Uyku Apnesinin Erken Tanısı ve Tedavisi Çok Önemlidir”
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Buğra Subaşı, horlama ve uyku apnesi hastalığının tanı ve tedavisi hakkında bilgilendirmede bulundu.
Horlamayı kısmi üst solunum yolu tıkanıklığına bağlı sesli olarak uyuma hali olarak tanımlayan Doç. Dr. Subaşı, uyku apnesinin ise uykuda solunumun durmasıyla karakterize kan oksijen düzeyinin düştüğü önemli bir uyku hastalığı olarak açıkladı. Uyku apnesinin, uyku sırasında boğazdaki solunum kaslarının gevşemesi ve havanın geçeceği alanın daralması ile karakterize bir durum olduğunu da sözlerine ekledi.
“Her Yaş Grubunda İzlenmekle Beraber 40 Yaş Üstünde Sıklığı Artmaktadır.”
Erişkin insanların yaklaşık yüzde 45’inin horladığını ve bu şikayetin yüzde 25'inde ise sürekli bir hal aldığını dile getiren Doç. Dr. Subaşı, “Horlama; erkek, ileri yaşlı, kilolu kişilerde daha sık görülür. Uyku apnesinin toplumda görülme sıklığı yaklaşık yüzde 1-5 oranındadır. Her yaş grubunda izlenmekle beraber 40 yaş üstünde sıklığı artmaktadır. Erkeklerde kadınlara oranla daha sık gözlenmektedir. Menapoz sonrası kadınlarda görülme sıklığı artar.” dedi.
Uyku apnesi için genetik faktörler, obezite, yaş (40 yaş üstü), erkek cinsiyet, tütün, alkol, sakinleştiriciler, akromegali, hipotiroidi, boyun çevresinin kalınlığının önemli risk faktörleri olarak sıralayan Doç. Dr. Subaşı, “Ayrıca üst solunum yollarında daralmaya sebep olan anatomik yapılardan burun eğriliği, burun eti büyüklüğü, polip, çenenin küçük ve geriye doğru olması, geniz eti, dil, küçük dil, bademciklerin büyük olması, yumuşak damakta aşırı doku olması ve sarkık olması, dil kökü büyüklüğü, doğumsal gırtlak anomalileri uyku apnesi nedenleri arasındadır.” şeklinde konuştu.
Uyku apnesinin majör semptomlarının horlama, uyku sırasında nefesin durması (tanıklı apne), gündüz uyku hali olduğunu belirten Doç. Dr. Subaşı, hafıza ve muhakeme bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu, seksüel disfonksiyon, sık idrara çıkma, çocuklarda gece altına kaçırma, okul ve iş performansında düşme, sabah baş ağrılarının ise minör semptomları olduğunu dile getirdi.
“Uyku Apnesi Olan Kişiler Kaliteli Bir Uyku Uyuyamaz.”
Uyku apnesi olan kişilerin kaliteli bir uyku uyuyamadığına işaret eden Doç. Dr. Subaşı, “Gece boyunca tekrarlayan nefes durmaları sonucu vücut oksijen seviyesinin düşmesi ile beyin oksijen düşüklüğünü algılayıp vücudu uyararak sık sık uyanmalara neden olur. Kişi uykusunu alamadığı için günlük yaşamını olumsuz etkiler. Gündüz uykululuk hali ve aşırı yorgunluk, baş ağrıları, iş ve okul hayatında odaklanma ve konsantrasyon bozuklukları, hafıza problemleri, iktidarsızlık, anksiyete, depresyon ortaya çıkabilir.” ifadelerine yer verdi.
Uyku apnesinin tanısının öykü, fizik muayene, üst solunum yollarının endoskopik muayenesi, radyolojik incelemeler (Sefalometrik ölçümler, Bilgisayarlı tomografi, dinamik MR), uyku testleri ile konulduğunu bildiren Doç. Dr. Subaşı, “Özellikle uyku testlerinden polisomnografi (PSG) uyku sırasında beyin dalgalarının, göz hareketlerinin, ağız ve burundan hava akımının, göğüs ve karın hareketlerinin, horlamanın, kalp ritminin, bacak hareketlerinin, vücut pozisyonunun ve oksijen seviyelerinin ölçüldüğü, uyku apnesi teşhisindeki altın standart yöntemdir.” dedi.
Tanı ve Tedavisi
Tedaviye ilk olarak kilo verilmesi, sigara, alkol ve sakinleştiricilerin kesilmesi, yatış pozisyonunun ayarlanması özellikle sırt üstü yatılmaması için sırta tenis topu uygulanması gibi önlemler ile başlandığını dile getiren Öğretim Üyesi, “Seçili hastalarda medikal tedavide REM uykusunu kısaltan ve üst hava yollarının tonusunu artırarak kollapsı azaltan antidepresanlar, burun spreyleri (nazal steroidler, dekonjestanlar) kullanılabilir ve birlikte bulunan hipotiroidi, akromegali gibi hastalıkların tedavisi yapılabilir. Uygun hasta grubunda dil tutucu ve çeneyi öne çekici aletler, özellikle ileri derece uyku apnesinde burun veya tüm yüz maskesi yardımıyla basınçlı hava vererek daralan hava yolunu açan Pozitif Havayolu Basıncı (PAP) cihazları kullanılabilir. Yine PSG sonucu ve muayene bulgularına göre anatomik hava yolu darlıkları olan hastalara burun, yumuşak damak, küçük dil, bademcik, geniz eti, dil kökü, yüz iskelet cerrahisi gibi cerrahi tedaviler uygulanabilmektedir. Özellikle çocuk yaş grubunda geniz eti ve bademcik ameliyatları ile çok başarılı sonuçlar elde edilmektedir.” dedi.
“Trafik Kazalarının Birçoğunun Altından Uyku Apnesi Çıkmaktadır.”
Uyku apnesinin tedavi edilmezse hipertansiyon, kalp yetmezliği, ritim bozuklukları, akciğer hastalıkları, depresyon, anksiyete, beyin damar tıkanıkları sonucu felçler, ani gece ölümleri ortaya çıkabileceğine işaret eden Doç. Dr. Subaşı, “Hatta trafik kazalarının birçoğunun altından uyku apnesi çıkmaktadır. Bu sebeple uyku apnesinin erken tanısı ve tedavisi çok önemlidir.” ifadelerine yer verdi.
“Çok Önemli Bir Halk Sağlığı Sorunudur”
Uyku apnesinin kişinin iş, sosyal ve aile hayatını olumsuz etkileyen çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğuna dikkat çeken Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Buğra Subaşı, “Sistemik hastalıklara sebep olduğundan tanısı erken konmalı ve kişiye uygun tedavi yöntemleri seçilmelidir. Uyku apnesi hastalarının kulak burun boğaz, nöroloji, göğüs hastalıkları, psikiyatri, kardiyoloji, dahiliye bölümleri tarafından multidisipliner olarak değerlendirilmesi hastalığın tanısı, tedavisi ve takibi açısından büyük önem arz etmektedir.” şeklinde açıklamasını sonlandırdı.