Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Alper BAŞOĞLU
Köşe Yazarı
Alper BAŞOĞLU
 

Coronavirus COVID 19 Salgınında ABD İkinci İtalya Olur mu ?

        2018 yılının Mayıs Ayı’ nda Amerika Birleşik Devletleri ABD Başkanı Donald Trump bir kararname imzalar. İmzalanan bu belge ABD' nin küresel salgınlar ile mücadele etmekle görevli kurumu Küresel Sağlık Güvenliği Birimi’ nin kapandığını ilan etmektedir. Ulusal Güvenlik Konseyi’ ne bağlı olarak çalışan birim ilk önce oğul Bush tarafından kesintiye uğramış ardından ise Obama zamanında görev kapsamı daraltılmıştı. Geçen Mayıs Aynı’ nda noktalanan süreç ile ABD artık resmi olarak küresel salgınları ulusal güvenliği açısından bir risk olarak görmediğini ilan etmiş olur. Tek kelime ile basiretsiz bir politika. Ancak ABD sağlık sisteminin önümüzdeki günlerde küresel salgın karşısında düşeceği olası yetersizlikleri düşünürsek birimin kapatılma kararının ufak bir detay haline gelme olasılığı var.           Bugün bu yazı ile Çin’ de salgına karşı yaşanan başarının ABD’ de neden gerçekleşme ihtimalinin uzak olduğunu anlatmayı planlıyorum. Bu olası başarısızlığın temelinde ise ABD yönetim yapısı ve sağlık sisteminin Çin ve gelişmiş dünya ile gösterdiği farklar yatmakta. Yönetim yapısı ile başlayalım Çin kısa bir bocalama döneminin ardından sahip olduğu otoriter yapı sayesinde hızlı kararlar aldı ve uyguladı. Merkezi hükümetin kararları yerelde ve ülke çapında eşgüdümlü şekilde hayata geçti. Kısa sürede 33 milyonun yaşadığı iki bölge ülkeden izole edilirken tedbirler karantina bölgesinin merkez olduğu bir çemberde halka halka yayıldı. Şuan için salgın kontrol altında olsa da bu karantina sırasında Çin Halkı bazı bedeller ödedi. Örneğin sokağa çıkma yasağı sırasında evde açlık ve susuzluktan ölen insanların varlığı bilinmekte. Yani eski bir jargon ile söylemek gerekirse süreç demir yumruk ile yönetildi.              Tahmin edersiniz ki Batı Dünyası’ nın bu tip uygulamaları hayata geçirme ihtimali yok. Hitler’ in yarattığı yıkımı gören insanlar için sokağa çıkma yasağı virüs kadar tehlikeli gözükmekte. Duruma ABD özelinde bakarsak ABD’ deki federatif yapı tek merkezden yönetilecek bir kriz yönetimini hayata geçirmeye uygun değil. Eyaletlerin kendi meclisleri seçilmiş valileri ve içlerinde özerklikleri var. Dolayısıyla İtalya’ da olduğu gibi ABD’ de de koordinasyonsuzluk en büyük zaaf olacak gibi görünmekte. Ayrıca Çin virüsün tanımlanması ve salgını tespit etmesinin ardından hastalığın ülke geneline yayılmasına fırsat vermeden yaklaşık 20 gün içerisinde 33 milyonu karantinaya aldı. Buna karşılık 30 Mart itibari ile ABD’ nin eyaletlerinin tamamında vaka tespit edilmiş durumda. Yani özetle; salgın şimdiden ülke geneline yayılmış durumda ABD önceden hazırlanmış bir plana sahip değil ve ülke çapında koordine olmak konusunda önemli zafiyetler yaşamakta. Bunlara ilaveten normal zamanda da ABD’ nin sağlık salt yapısı diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında önemli zaaflara sahip.  Öncelikle genel sağlık sigortası yaygın değil. Sistem özel sigortalar ile takviye edilmeye çalışılıyor. Bunun ortaya çıkardığı sonuç bir sağlık ihtiyacı karşısında ABD vatandaşlarının ceplerinden para ödemek zorunda kalmaları. Bunu 2016 verileriyle gelişmiş dünya ile karşılaştırırsak bir ABD yurttaşı genel ve özel sigortası haricinde cebinden yıllık ortalama 1.103 USD sağlık harcaması yapar. Bu rakam bir Alman vatandaşı için 678 USD’ dir. Salgın durumunda ise işler daha da karışmakta. Çünkü sağlık politikasının temelinde olan özel sigortalarda salgın ile ilgili bir madde yok. Şuan gelişmiş ülkeler arasında bir tek ABD’ de salgın sırasında oluşan hastane masrafları hastaya fatura ediliyor. New York Times’ ın yayımladığı habere göre; 17 Mart itibari ile devletin koyduğu karantinada 4000 USD civarı ödeme yapmak zorunda kalan hastalar bulunmakta.           Bahsettiğim bu sağlık sisteminden dolayı ortaya çıkan durum ABD vatandaşlarının geri kalan gelişmiş dünyaya göre sağlık başvurularında daha isteksiz davranmaları. Rakamlarla konuşursak; ekstra ödeme yapma zorunluluğundan dolayı sağlık hizmetine başvurmakta yaşanan çekimserlik ABD’ de yüzde 33 iken bu oran Almanya’ da yüzde 7 ye kadar düşmekte. Veya sağlık hizmetine ihtiyaç olması halinde aynı gün başvurma oranı ABD’ de yüzde 51 iken Dünya ortalaması yüzde 57. Yani normal zamanda da insanlar ABD’ de bakım gerektiren durumlarda sağlık hizmetlerine başvurmak konusunda çekimser davranmaktalar. Bu yapıdan dolayı pandemi sırasında hastaneye başvurmakta tereddüt yaşanacağını öngörebiliriz. Enfekte olan ancak kontrol altına alınmayan bu insanların salgının büyümesine yapacakları olumsuz katkı şu an için bir risk faktörü olarak görülmekte. Hükümetin bir şekilde insanları ikna ederek sağlık sistemine soktuğunu varsayalım. Bu sefer de ülkenin sağlık alt yapısı ile ilgili çok ciddi eksiklikler ile karşı karşıyayız. Hastanelere yoğun başvurular başladığında gelenlerin klinik ortamda gözlemlenebilmeleri için odalara ihtiyaç var. Ancak 2016 verilerine göre bin hasta başına düşen yatak sayısı ABD’ de 2,8. Karşılaştırabilmemiz için söylüyorum bu sayı Almanya’ da 8,1. Bunun yanında klinik gözlem sırasında doktor sayısı da hayati önem arz eder. Ancak ABD’ de bin kişi başına düşen sayı 2,5 doktordur. Aynı sayı gelişmiş ülkelerde 3,5 doktor olarak görülür. Bunun öncelikli nedeni ise tıp eğitiminin yüksek maliyete sahip olması olsa da bu şimdilik başka bir konu.          Çin’ den salgının seyri hakkında öğrendiğimiz bir diğer değişken enfekte olanların yaklaşık yüzde altılık kısmının yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyacı duyacağı. Fakat New York Valisi Andrew Cuomo 15 Mart tarihinde yaptığı açıklamada yoğun bakım ünitelerinin yüzde sekseninin dolu olduğunu ilan etti. Bunu destekler şekilde ABD’ nin sağlık sistemini dünya ile karşılaştırmakla sorumlu kurum olan Peterson Kaiser Health System Tracker yayımladığı raporlarda sistemin önümüzdeki günlerde karşılaşacağı yükü kaldırmaktan çok uzakta olduğunu yazdı. Bütün bu yetersizliklere ilaveten bir sağlık yaklaşımı olarak ABD Astım diyabet damar tıkanıklığı ve benzeri kronik hastalıkları yatılı olarak tedavi eder. Bu zaten gelişmiş dünyanın hayli gerisinde olan sağlık alt yapısının büyük oranda kullanıldığını gösterir bize. Dolayısıyla ABD hükümetinin en iyi alternatifi bu durumu ön saflarda yani salgın hastaneye girmeden karşılamak. Bu amaçla eldeki en iyi araç ise test. Test yapmanın önemi sadece insanları teşhis edip doğru tedavi uygulamak değil. Aynı zamanda salgının yönünü ve hızını öğrenmek ve önünü kesebilmek açısından da önemli. Konunun öneminin farkında olan yönetim genel merkezi sağlık bütçesinden pay ayırarak testlerin devletin  ve özel sektörün sahip olduğu hastanelerde ücretsiz yapılacağını ilan etti.        Fakat ABD testleri piyasaya sürmek konusunda diğer gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kaldı. Üretim ve onay süreçlerinde önemli gecikmeler yaşandı. Karşılaştırabilmek amacıyla rakam vermek gerekirse; 11 Mart itibari ile ABD’ de yapılan test sayısı sadece 7.859. Bu rakam süreci kötü yönettiği düşünülen İtalya’ da 8 Mart’ da 49.957 iken umursamaz denen İngiltere’ de 8 Mart itibariyle 23.513 kişi. Bir dip not olarak ABD nüfusunun dört yüz milyona yaklaşmakta. Yani Avrupa’ nın yarısına yakın. ABD salgını hastanelere yığılma olmadan izole edebilecek gibi gözükmüyor. Bütün bu olumsuzluklara karşı ABD hepimizin malumu olduğu üzere ekonomisi çok güçlü bir ülke ve duruma müdahale edebilecek imkanlara sahip. Fakat bunun can kaybı anlamında da önemli bir maliyeti olacağı açık. Ve Amerika salgının merkezi olma ve salgına İtalya’ dan sonra ikinci bir zirve yaşatma yönünde emin adımlarla ilerliyor.   Youtube:  https: www.youtube.com channel UCfD3GneTfcS23YAQdy4GfJA?view_as subscriber Instagram        : literaryvoice
Ekleme Tarihi: 02 Nisan 2020 - Perşembe

Coronavirus COVID 19 Salgınında ABD İkinci İtalya Olur mu ?

        2018 yılının Mayıs Ayı’ nda Amerika Birleşik Devletleri ABD Başkanı Donald Trump bir kararname imzalar. İmzalanan bu belge ABD' nin küresel salgınlar ile mücadele etmekle görevli kurumu Küresel Sağlık Güvenliği Birimi’ nin kapandığını ilan etmektedir. Ulusal Güvenlik Konseyi’ ne bağlı olarak çalışan birim ilk önce oğul Bush tarafından kesintiye uğramış ardından ise Obama zamanında görev kapsamı daraltılmıştı. Geçen Mayıs Aynı’ nda noktalanan süreç ile ABD artık resmi olarak küresel salgınları ulusal güvenliği açısından bir risk olarak görmediğini ilan etmiş olur. Tek kelime ile basiretsiz bir politika. Ancak ABD sağlık sisteminin önümüzdeki günlerde küresel salgın karşısında düşeceği olası yetersizlikleri düşünürsek birimin kapatılma kararının ufak bir detay haline gelme olasılığı var.

          Bugün bu yazı ile Çin’ de salgına karşı yaşanan başarının ABD’ de neden gerçekleşme ihtimalinin uzak olduğunu anlatmayı planlıyorum. Bu olası başarısızlığın temelinde ise ABD yönetim yapısı ve sağlık sisteminin Çin ve gelişmiş dünya ile gösterdiği farklar yatmakta. Yönetim yapısı ile başlayalım Çin kısa bir bocalama döneminin ardından sahip olduğu otoriter yapı sayesinde hızlı kararlar aldı ve uyguladı. Merkezi hükümetin kararları yerelde ve ülke çapında eşgüdümlü şekilde hayata geçti. Kısa sürede 33 milyonun yaşadığı iki bölge ülkeden izole edilirken tedbirler karantina bölgesinin merkez olduğu bir çemberde halka halka yayıldı. Şuan için salgın kontrol altında olsa da bu karantina sırasında Çin Halkı bazı bedeller ödedi. Örneğin sokağa çıkma yasağı sırasında evde açlık ve susuzluktan ölen insanların varlığı bilinmekte. Yani eski bir jargon ile söylemek gerekirse süreç demir yumruk ile yönetildi.

 

           Tahmin edersiniz ki Batı Dünyası’ nın bu tip uygulamaları hayata geçirme ihtimali yok. Hitler’ in yarattığı yıkımı gören insanlar için sokağa çıkma yasağı virüs kadar tehlikeli gözükmekte. Duruma ABD özelinde bakarsak ABD’ deki federatif yapı tek merkezden yönetilecek bir kriz yönetimini hayata geçirmeye uygun değil. Eyaletlerin kendi meclisleri seçilmiş valileri ve içlerinde özerklikleri var. Dolayısıyla İtalya’ da olduğu gibi ABD’ de de koordinasyonsuzluk en büyük zaaf olacak gibi görünmekte. Ayrıca Çin virüsün tanımlanması ve salgını tespit etmesinin ardından hastalığın ülke geneline yayılmasına fırsat vermeden yaklaşık 20 gün içerisinde 33 milyonu karantinaya aldı. Buna karşılık 30 Mart itibari ile ABD’ nin eyaletlerinin tamamında vaka tespit edilmiş durumda. Yani özetle; salgın şimdiden ülke geneline yayılmış durumda ABD önceden hazırlanmış bir plana sahip değil ve ülke çapında koordine olmak konusunda önemli zafiyetler yaşamakta. Bunlara ilaveten normal zamanda da ABD’ nin sağlık salt yapısı diğer gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında önemli zaaflara sahip.  Öncelikle genel sağlık sigortası yaygın değil. Sistem özel sigortalar ile takviye edilmeye çalışılıyor. Bunun ortaya çıkardığı sonuç bir sağlık ihtiyacı karşısında ABD vatandaşlarının ceplerinden para ödemek zorunda kalmaları. Bunu 2016 verileriyle gelişmiş dünya ile karşılaştırırsak bir ABD yurttaşı genel ve özel sigortası haricinde cebinden yıllık ortalama 1.103 USD sağlık harcaması yapar. Bu rakam bir Alman vatandaşı için 678 USD’ dir. Salgın durumunda ise işler daha da karışmakta. Çünkü sağlık politikasının temelinde olan özel sigortalarda salgın ile ilgili bir madde yok. Şuan gelişmiş ülkeler arasında bir tek ABD’ de salgın sırasında oluşan hastane masrafları hastaya fatura ediliyor. New York Times’ ın yayımladığı habere göre; 17 Mart itibari ile devletin koyduğu karantinada 4000 USD civarı ödeme yapmak zorunda kalan hastalar bulunmakta. 

         Bahsettiğim bu sağlık sisteminden dolayı ortaya çıkan durum ABD vatandaşlarının geri kalan gelişmiş dünyaya göre sağlık başvurularında daha isteksiz davranmaları. Rakamlarla konuşursak; ekstra ödeme yapma zorunluluğundan dolayı sağlık hizmetine başvurmakta yaşanan çekimserlik ABD’ de yüzde 33 iken bu oran Almanya’ da yüzde 7 ye kadar düşmekte. Veya sağlık hizmetine ihtiyaç olması halinde aynı gün başvurma oranı ABD’ de yüzde 51 iken Dünya ortalaması yüzde 57. Yani normal zamanda da insanlar ABD’ de bakım gerektiren durumlarda sağlık hizmetlerine başvurmak konusunda çekimser davranmaktalar. Bu yapıdan dolayı pandemi sırasında hastaneye başvurmakta tereddüt yaşanacağını öngörebiliriz. Enfekte olan ancak kontrol altına alınmayan bu insanların salgının büyümesine yapacakları olumsuz katkı şu an için bir risk faktörü olarak görülmekte. Hükümetin bir şekilde insanları ikna ederek sağlık sistemine soktuğunu varsayalım. Bu sefer de ülkenin sağlık alt yapısı ile ilgili çok ciddi eksiklikler ile karşı karşıyayız. Hastanelere yoğun başvurular başladığında gelenlerin klinik ortamda gözlemlenebilmeleri için odalara ihtiyaç var. Ancak 2016 verilerine göre bin hasta başına düşen yatak sayısı ABD’ de 2,8. Karşılaştırabilmemiz için söylüyorum bu sayı Almanya’ da 8,1. Bunun yanında klinik gözlem sırasında doktor sayısı da hayati önem arz eder. Ancak ABD’ de bin kişi başına düşen sayı 2,5 doktordur. Aynı sayı gelişmiş ülkelerde 3,5 doktor olarak görülür. Bunun öncelikli nedeni ise tıp eğitiminin yüksek maliyete sahip olması olsa da bu şimdilik başka bir konu.

         Çin’ den salgının seyri hakkında öğrendiğimiz bir diğer değişken enfekte olanların yaklaşık yüzde altılık kısmının yoğun bakım ve solunum cihazı ihtiyacı duyacağı. Fakat New York Valisi Andrew Cuomo 15 Mart tarihinde yaptığı açıklamada yoğun bakım ünitelerinin yüzde sekseninin dolu olduğunu ilan etti. Bunu destekler şekilde ABD’ nin sağlık sistemini dünya ile karşılaştırmakla sorumlu kurum olan Peterson Kaiser Health System Tracker yayımladığı raporlarda sistemin önümüzdeki günlerde karşılaşacağı yükü kaldırmaktan çok uzakta olduğunu yazdı. Bütün bu yetersizliklere ilaveten bir sağlık yaklaşımı olarak ABD Astım diyabet damar tıkanıklığı ve benzeri kronik hastalıkları yatılı olarak tedavi eder. Bu zaten gelişmiş dünyanın hayli gerisinde olan sağlık alt yapısının büyük oranda kullanıldığını gösterir bize. Dolayısıyla ABD hükümetinin en iyi alternatifi bu durumu ön saflarda yani salgın hastaneye girmeden karşılamak. Bu amaçla eldeki en iyi araç ise test. Test yapmanın önemi sadece insanları teşhis edip doğru tedavi uygulamak değil. Aynı zamanda salgının yönünü ve hızını öğrenmek ve önünü kesebilmek açısından da önemli. Konunun öneminin farkında olan yönetim genel merkezi sağlık bütçesinden pay ayırarak testlerin devletin  ve özel sektörün sahip olduğu hastanelerde ücretsiz yapılacağını ilan etti.

       Fakat ABD testleri piyasaya sürmek konusunda diğer gelişmiş ülkelerin çok gerisinde kaldı. Üretim ve onay süreçlerinde önemli gecikmeler yaşandı. Karşılaştırabilmek amacıyla rakam vermek gerekirse; 11 Mart itibari ile ABD’ de yapılan test sayısı sadece 7.859. Bu rakam süreci kötü yönettiği düşünülen İtalya’ da 8 Mart’ da 49.957 iken umursamaz denen İngiltere’ de 8 Mart itibariyle 23.513 kişi. Bir dip not olarak ABD nüfusunun dört yüz milyona yaklaşmakta. Yani Avrupa’ nın yarısına yakın. ABD salgını hastanelere yığılma olmadan izole edebilecek gibi gözükmüyor. Bütün bu olumsuzluklara karşı ABD hepimizin malumu olduğu üzere ekonomisi çok güçlü bir ülke ve duruma müdahale edebilecek imkanlara sahip. Fakat bunun can kaybı anlamında da önemli bir maliyeti olacağı açık. Ve Amerika salgının merkezi olma ve salgına İtalya’ dan sonra ikinci bir zirve yaşatma yönünde emin adımlarla ilerliyor.  

Youtube:  https: www.youtube.com channel UCfD3GneTfcS23YAQdy4GfJA?view_as subscriber Instagram        : literaryvoice

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcemeydan.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.