İnsan doğayı değil, doğa insanı terbiye eder mantığından yola çıkarak;
İlkokulda;
1. Sanat Eğitimi,
2. Beden Eğitimi,
3. Doğa Eğitimi
desleri ağırlıkta olmalıdır. Bu üç dersin ağırlığı ve amacı "eğitim" üzerine kilitlendiği için, çocuğun gelişim basamaklarına uyumludur ve sadece küçük yaşta verilebilecek, kazandırılabilecek alışkanlıkar, beceriler ve terbiyelerdir.
Bu derslerin dışında kalan;
1.Türkçe Dersi için sadece okuma yazma ve kitap okuma alışkanlığının dışına çıkılmamalı.
2.Matematik Dersi için sadece toplama, çıkarma ve bölmesi olan dört işlemden daha ilerisi işlenmemelidir.
En önemlisi de ;
Yeni gelişen beyinleri o küçük yaşta depresif, trawmalayıcı sonuçları içeren yarış atı gibi test, sınavlara hazırlama, yazılı sözlü, dershaneler gibi öğretim sistemi terk edilmelidir.
Ortaokula gelindiğinde ise bilim (matematik, fen, sosyal...vs) türü derslerine yavaş yavaş geçilmelidir. Sanat Eğitimi, Doğa Eğitimi ve Beden Eğitimi derslerinin de ders sayısı azaltılarak bu dersler bilim dersleri ile eşit ağırlığa getirilmelidir.
Lise' ye gelindiğinde ise tamamen bilim ve teknoloji derslerine ağırlık verilip üniversiteye hazırlık aşmasına geçilmelidir.
Sonuç;
Doğa ve sanat terbiyesini almadan bilim ve teknolojiye ağırlık vermiş bir eğitim ve öğretim sistemi, "eğitim" içeriğini kaybetmiş, sanat ve doğa duyarlılığından yoksunlaştırılmış, kitap okuma alışkanlığı olmayan ve terbiye edilememiş diplomalı bir toplum yaratır.
Doğa, kendi matematiğine uyumlu olmayan, işleyiş düzenini bozan, yıkan her şeyi yok eder.
Veliler, çocuklarının ve torunlarının geleceği için böyle bir eğitim sistemini talep etmeli ve bunun için birlik ve beraberlik içinde hareket etmelilerdir.
Öncelik, " dipolmayı kapıp yurt dışına kapağı atmak..."olmamalı, burada kalarak ve burada " refah ve düzenli" bir hayatı oluşturmak olmalıdır. Şu bilinmelidir ki, her ülke önceliği, nasıl bir ülkeden geldiğine bakar. Bir ülkede Afganistan'dan gelenle, Almanya'dan gelen bir tutulmadığını hepimiz biliriz. Bugün hala görünürde olmasa da içten içe zenci beyaz ayrıştırması hala vardır.
Tarih göstermiştir ki, medeni diye gidilecek herhangi bir ülke yoktur aslında. Mendenilik burada olduğun , doğduğun yerdedir. Çünkü medenilik içinde kültür barındırır. O kültürünü bırakıp başka ülkelerin vatandaşı olduğunda, hem o ülkenin, hem de kendi ülkenin her zaman ikinci sırasındaki vatandaşı olmuş olursun.
Anadolu toprağı bu yüzden şehit kanlarıyla doludur. Toprağını, ağacını, meyvesini, buğdayını, kültürünü ve dilini koruduğu için şehitler toprağıdır burası.
Bir kuş bile bilir bu durumu; Altın kafese girdiğinde, "illa da vatanım." diyeceğini.