Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Atilla GÖSTERİŞLİ
Köşe Yazarı
Atilla GÖSTERİŞLİ
 

BEN DE SENİ NOT EDİYORUM

  Ömer efendi ‘not’ ediyormuş. Ben de bu ‘not’ tutmaya katkı sunmak isterim. *** Ben de; depremin ardından verdiğin ilk demecinde “Cumhur İttifakı olarak deprem bölgesindeyiz” diyerek, ayrıştırıcı laflar etmeni not ediyorum. Ben de; can pazarının yaşandığı, bir lokma ekmek, bir yudum suya ihtiyacı olan kişilere her nereden gelirse gelsin yardım eden elleri bir kenara itmeye çalışarak “Siz kimsiniz?” demeni not ediyorum. Ben de; deprem anında ‘bir ses duyurabilmek’ için, kim bilir kaç canın kurtulmasını sağlayan Twitter’i engellemek gibi bir kötülüğün içinde olmanı, gerçekleri haberleştiren gazetecileri ittirmeni not ediyorum. Ben de; yardıma gelen belediye başkanına iktidarın eskimiş milletvekilinin hakaretler yağdırma cüretini, şovunu , “İngiliz ajanı” demesini not ediyorum. Ben de; her deprem sonrasında, devlet raporlarıyla bile ‘ben yetersizim, eksiğim’ diye bas bas bağıran, tüm sorumluluğu verdiğin kurumun başına, ‘imam’ getirmeni not ediyorum. Ben de; AKP iktidarının “istediği kararı veren, tek kişilik hükümet sisteminde” tecrübeli uzmanların devre dışı bırakılmasını, donanımlı profesyoneller uzaklaştırılmasını, onların yerine devletin hayati kurumlarına eş-dost, siyasi yol arkadaşları, tarikat mensubu yeteneksiz tipler doldurulmasını not ediyorum. *** Depremden sonra iktidarın ısrarla ve istikrarla yaptığı bir şey var: Toplumun dayanışma ve yardımlaşma enerjisini büyütmek ve etkili kılmak yerine bastırmak, etkisizleştirmek. Bu kadar büyük bir felaketin ortasında ve herkes çokça çaresizken, bunu en kaba biçimde yapmaya kalkışmak. Toplumun dayanışma enerjisi bastırılmayıp doğru yönlendirilse belki üç beş kişi daha enkazdan sağ çıkarılabilecek, belki birkaç kişi biraz daha erken yemek, barınma gibi imkânlara kavuşabilecekken bunu engelleyen bir iktidarla, bir devletle karşı karşıyayız. Tam da böyle bir dönemde en değerli, en saf duyguların içinde kötülüğün nabzı atıyor. Bir solucan gibi içimizde bir şeyler kımıldıyor; kirletiyor her şeyi. Hem kof hem talepkâr bir rejim. Neyse ki, çok değil bir zaman sonra bir tercih yapacağız. Çok değil, birkaç ay sonra bu kof ama talepkâr rejimden razı olup olmadığımıza karar vereceğiz.    Tercih bizim.  
Ekleme Tarihi: 21 Şubat 2023 - Salı

BEN DE SENİ NOT EDİYORUM

 
Ömer efendi ‘not’ ediyormuş.
Ben de bu ‘not’ tutmaya katkı sunmak isterim.
***
Ben de; depremin ardından verdiğin ilk demecinde “Cumhur İttifakı olarak deprem bölgesindeyiz” diyerek, ayrıştırıcı laflar etmeni not ediyorum.
Ben de; can pazarının yaşandığı, bir lokma ekmek, bir yudum suya ihtiyacı olan kişilere her nereden gelirse gelsin yardım eden elleri bir kenara itmeye çalışarak “Siz kimsiniz?” demeni not ediyorum.
Ben de; deprem anında ‘bir ses duyurabilmek’ için, kim bilir kaç canın kurtulmasını sağlayan Twitter’i engellemek gibi bir kötülüğün içinde olmanı, gerçekleri haberleştiren gazetecileri ittirmeni not ediyorum.
Ben de; yardıma gelen belediye başkanına iktidarın eskimiş milletvekilinin hakaretler yağdırma cüretini, şovunu , “İngiliz ajanı” demesini not ediyorum.
Ben de; her deprem sonrasında, devlet raporlarıyla bile ‘ben yetersizim, eksiğim’ diye bas bas bağıran, tüm sorumluluğu verdiğin kurumun başına, ‘imam’ getirmeni not ediyorum.
Ben de; AKP iktidarının “istediği kararı veren, tek kişilik hükümet sisteminde” tecrübeli uzmanların devre dışı bırakılmasını, donanımlı profesyoneller uzaklaştırılmasını, onların yerine devletin hayati kurumlarına eş-dost, siyasi yol arkadaşları, tarikat mensubu yeteneksiz tipler doldurulmasını not ediyorum.
***
Depremden sonra iktidarın ısrarla ve istikrarla yaptığı bir şey var: Toplumun dayanışma ve yardımlaşma enerjisini büyütmek ve etkili kılmak yerine bastırmak, etkisizleştirmek. Bu kadar büyük bir felaketin ortasında ve herkes çokça çaresizken, bunu en kaba biçimde yapmaya kalkışmak. Toplumun dayanışma enerjisi bastırılmayıp doğru yönlendirilse belki üç beş kişi daha enkazdan sağ çıkarılabilecek, belki birkaç kişi biraz daha erken yemek, barınma gibi imkânlara kavuşabilecekken bunu engelleyen bir iktidarla, bir devletle karşı karşıyayız.
Tam da böyle bir dönemde en değerli, en saf duyguların içinde kötülüğün nabzı atıyor. Bir solucan gibi içimizde bir şeyler kımıldıyor; kirletiyor her şeyi.
Hem kof hem talepkâr bir rejim. Neyse ki, çok değil bir zaman sonra bir tercih yapacağız. Çok değil, birkaç ay sonra bu kof ama talepkâr rejimden razı olup olmadığımıza karar vereceğiz. 
 
Tercih bizim.
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcemeydan.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.