Bitanem tane tane anlatayım! Bu ülkeyi kötü yönetiyorsunuz. Ama ne yazık ki, kötü yönettiğinizi idrak edemiyorsunuz. Ama bazen de fırıldak gibisiniz; bir gün söylediğinizi, ertesi günü ‘söylememiş’ gibi yapıyorsunuz. Bir önceki yazıda, PKK ve FETÖ örneklemesi yapmıştım; bu kez de ‘kötü yönetiminize’ örnekleme yapmak istiyorum. *** Önce dedin ki; ‘hayat pahalılığı yok’; bir gün sonra dedin ki, ‘hayat pahalılığının farkındayız ama yine biz çözeriz’ Önce dedin ki; ‘ben ekonomistim’; bir gün sonra dedin ki; ‘NAS ortada, sana, bana ne oluyor’ *** ‘kadrolarımız işi bilir’ dedin, ardından hepsine ‘üçer-beşer’ maaş verdin. Ekonomiyi de, bürokrasiyi de bu kadrolara teslim ettin. İş’ler yürüyor zannettin. Senin ‘liyakatli kadrolarım’ dediklerin kimler bakalım: Hiç güvenlik kitabı okumamış adamı, İçişleri bakanı yaptın. Güreşçiyi aldın bankanın yönetim kurulu üyeliğine getirdin. Tübitak'a hayvanat bahçesinden müdür atadın. İstanbul'a emniyet müdürü getirdin polis değil. Şehir tiyatrolarının başına güreş hakemini getirdin. İett otobüs müdürünü, devlet demiryolları'na genel müdür yaptın. Trabzon'da hastane imamını, aynı hastaneye müdür yardımcısı yaptın. Türksat'a Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan müdür atadın. PTT genel müdürünü tenis federasyonu başkanı yaptın. Bilahare, tenis federasyonundan aldın, danıştaya üye yaptın. Lise terk kokainci partinin genel merkezinde danışman oldu. Bakara-makara küfür salladı, büyükelçi yapıldı. Bakan atadılar, kocasıyla bir olup kendi bakanlığında yolsuzluğa karıştı. İş’ten anlamayanlardan iş bekledin. İşte memleket böyle kötü yönetildi. Peki liyakatli insanlar ne oldu? Mesela ‘öğretmenlerden’ örnek verelim: Matematik öğretmeni Kamil, öğretmen olarak atanmadı, bir lisede geçici kadroyla hademe oldu. Fen bilgisi öğretmeni Alev, öğretmen olarak atanmadı, cep harçlığı için palyaço oldu. Türkçe öğretmeni Ramazan, öğretmenlik yapması gereken okullarda servis şoförlüğü yapıyor. Sosyal bilgiler öğretmeni Orkun, su tesisatçılığı yapıyor. Beden eğitimi öğretmeni Ahmet, çaycılık yapıyor. Türkçe öğretmeni Aybakır, haftada üç gün, günlüğü 40 liraya, marketlerin tanıtım stantlarında duruyor. Üniversite mezunu gençlerimiz asgari ücretle şoför, bekçi, çöpçü olmak için kuyruktayken; kumar fişleriyle, revü kızlarıyla, elinde kadehle jakuzide poz veren, yatlarda kuzu çeviren, lise terk ve henüz 20'li yaşlarında olmasına rağmen, lüks sitede oturan, lüks otomobil koleksiyonu yapan, hortum gibi kokain çekenleri dava arkadaşı diye memleketi teslim ettiniz. *** Turgut Özal geldi, ‘benim memurum işini bilir’ dedi. Sen geldin, ‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar’ dedin. Çaldıkları çok belli de çalışmadıkları da belli oldu. *** Sana tane tane anlatmaya çalıştım; anlatabildim mi acaba?