Adaletin küçüldüğü ülkelerde, büyük olan artık suçlulardır.
***
10 Ağustos 1997… Sabah 06.00… Gaziantep Emniyeti’nin telsizlerinden bir anons geçiyor:
“Elmacı Pazarı 4 numarada bulunan Güllüoğlu’na ait tatlıcı dükkânının soyulduğunu…” Olay yerine giden polisler, fıstıkların bulunduğu tezgâhların karıştırıldığını, baklava tepsilerinin bulunduğu yerin boş olduğunu belirliyorlar. Ancak yazar kasa ve çelik kasanın yerli yerinde durduğu da tutanaklara geçiyor. Bu ilginç bir ‘hırsızlık’ vakası: Mağazaya girenler her kimse, paralara dokunmayıp, onları almaya çalışmayıp, fıstık ezmesi ve baklava ‘yürütmüşler’!
Polis birkaç gün sonra ‘failleri’ buluyor. Gaziantepli 4 çocuğun evleri basılıyor, gözaltına alınıyorlar. İki Ali, Levent ve Metin. Bu dört çocuk, Türkiye’nin dört yanından yükselen, ‘yapmayın, etmeyin’ çığlıkları arasında, baklava fıstık ezmesi çaldıkları için 9’ar yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Üçü 18 yaşından küçük oldukları için 2.5’ar yıl yattıktan sonra serbest kaldı, Metin ise 18 yaşını 6 gün aştığı için cezasını tamamladı. Hayatları alt üst oldu. Sabıkalarına ağır hapis cezası işlendi ve Türkiye tarihine ‘baklava çalan çocuklar’ isimli utanç sayfasıyla geçtiler.
***
17-25 Aralık 2013.
Yıllardır, ‘beraber yürüdük biz bu yıllarda’yı söyleyen AKP’yle cemaat’in beraber yürüdükleri yollar ayrılmıştı.
Türkiye büyük bir şok yaşadı.
İçişleri bakanını oğlunun evinde, yatak odasında büyük boy yedi adet kasa ve para sayma makineleri bulundu. Ekonomi bakanının rüşvet aldığı haberleri manşetlere çıktı. Avrupa Birliği Bakanı da aynı gerekçelerle sayfalardaydı. Halkbank genel müdürünün evinde ayakkabı kutuları içinde paralar bulundu.
İstanbul Başsavcılığı dosyayı 11 ay inceledi, dava açmayı bile GEREK GÖRMEDEN takipsizlik kararı verdi. Bu süreç içinde savcılar değiştirilmiş, polisler değiştirilmiş, yasalar değiştirilmişti.
Rıza Sarraf’ın tarafında, 1 milyon lira, 800 bin euro, 60 bin dolar 2 kilo altın ele geçirilmişti. Geri verildi. Üstüne 55 bin lira faiz ödendi.
Muammer Güler’in oğlunun yatak odasındaki kasalarda, 350 bin lira, 350 bin euro, 90 bin dolar ele geçirilmişti. Geri verildi. Üstüne 20 bin lira faiz ödendi.
Halkbank Genel Müdürünün evinde kütüphane raflarına saklanmış halde ayakkabı kutuları içinde 5 milyon 900 bin dolar bulunmuştu. Geri verildi. ‘Hayırseverlere ait bağışlar’ olduğu için faiz tutarı açıklanmadı.
Adli emanete teslim edilen AYAKKABI KUTULARINI KİMSE ALMADI!
Lakin, sevindirici bir husus vardı.
Para sayma makineleri Milli Emlak Müdürlüğü’ne gönderilmişti. İhale yöntemiyle satıldı, 200 lira GELİR ELDE EDİLDİ.
***
Bitmedi.
O döneme damga vuran Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar otobüsün üstüne çıktılar, el ele tutuştular, ellerini havaya kaldırdılar. AKP’liler, ‘dik dur eğilme bu millet seninle’ diye tezahürat yapıyordu.
Aradan sadece 6 saat geçti.
Zafer Çağlayan istifa etti.
Muammer Güler istifa etti.
Erdoğan Bayraktar istifa etti.
Egemen Bağış Bakanlıktan alındı.
Erdoğan Bayraktar’ın sözü tarihe geçti, ‘ başbakanın da ( dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan) istifa etmesi lazım, ne yaptıysak O’nun talimatıyla yaptık,’ dedi.
Bu söz tarihe geçti ama VATANDAŞLARIMIZA geçmedi”