Lakin; bu ülkeyi yönetmekle sorumlu sarayın, sokağın gündemi ile ilgilendiği yok.
Aslında Akp’nin, halkın gündemini takip etmediğini, hatta değer bile vermediğini biliyoruz.
***
Sarayın gündemindeki son güncelleme savaş politikaları. Bunun yanı sıra iktidar, laik demokratik sosyal hukuk devletine karşı olduğunu her vesile belli ediyor.
Yurttaşların açlığı, işsizliği, emeklilerin sefilliği, emekçilerin sömürülmesi, çiftçinin tarlaları boş bırakması, kadınların öldürülmesi, çocukların istismarı, hastanelerde bebelerin para uğruna katledilmesi, gençlerin gelecek kaygısı, devletin kurum ve kuruluşlarının dejenere olması, yargının da taraflı ve bağımlı olması iktidarın umurunda değil.
İşte bu nedenlerden dolayı ‘kaygılıyız’
***
Geçenlerde bir grup aydın tarafından ‘kaygılıyız’ bildirisi yayınlandı. Bu bildiriyi okumanızı isterim:
‘Bu çağrı; Türkiye’nin hızla otoriterleşen ve gün geçtikçe hukukun, insan haklarının, sanatın, bilimin, her şeyden önce yaşam hakkının hiçe sayıldığı bir iklime bürünmesiyle daha da artan endişelerimizin yüksek sesle dile getirilmesidir.
Başta muhalefet partileri olmak üzere, sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler, sanatçılar, yazarlar, bilim insanları, temelde yaşam hakkı ve özgürlükleri önceleyen, kısaca normalleşmeyen herkesi bu sese ortak olmaya çağırıyoruz.
Bizler, hiçbir güvencesi olmayan akademisyenlerin haklarını yok sayan, her protestoyu terör sınıfına koyan, üniversite kapılarını kelepçeleyen, öğrencileri gözaltına alan, tutuklayan ve haklarında ceza davaları açan, dünya eğitim sıralamasına giren bir üniversiteyi etkisizleştiren, ‘Eğitimin amacı Bilgi değildir’ diyen bir zihniyetten Kaygılıyız.
Ülkenin geldiği atmosfere bakıldığı zaman hakkını arayan herkesin potansiyel terörist gibi gösterildiği, ötekileştirildiği ve zulme uğradığı, bir sabah yazdığı bir eleştiri yazısından dolayı gözaltına alınıp tutuklandığı, korku ikliminin demokles’in kılıcı gibi sallandırıldığı bir düzenden Kaygılıyız…
Kitapları toplatan, konserleri yasaklayan, sanatçıları sindirmek için linç ekiplerinin önüne atan, hiçbir güvencesi olmayan sanatçıların, yazarların özgürce üretmelerine dahi tahammül edemeyen, mafya ‘reislerine’ siyasetçileri, gazetecileri, sanatçıları tehdit ettiren bu gidişattan Kaygılıyız…
Seçilmiş belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum atayan, halkın belediyelerinin önüne polis barikatı kuran, kurmaca suçlarla yeni mağduriyetler yaratan, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan, seçilmiş milletvekili Can Atalay’ın seçilme hakkını, ona oy veren on binlerce Hataylının seçme hakkını gaspeden Anayasayı hiçe sayan bir hukuk sisteminden Kaygılıyız…
İktidarın kendi yarattığı ekonomik krizin faturasını çalışanlara, işçilere, emeklilere kesmesinden, sermayeyi, varlıklıyı önceleyen, yükü vatandaşın sırtına vuran politikaları, yoksulluğu ve işsizler ordusunu büyütmeye devam etmesinden Kaygılıyız…
Kazdağları ve Akbelen’de ormanlarımızı; İkizdere ve Çamlıhemşin’de derelerimizi; Marmaris’te, Gökova’da sahillerimizi sermayeye peşkeş çekmek için halkın karşısına polis ve jandarması ile çıkan, geleceğimizi adeta yok sayan bu anlayıştan Kaygılıyız…
Yeni doğan bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ölmelerine neden olan, sekiz yaşında bir çocuğun katillerini aylardır bulamayan, küçücük bir köy ve kocaman bir ülkenin sessizliğinden Kaygılıyız…
İstanbul Sözleşmesi’nden keyfi şekilde bir imzayla çıkan, bizleri yıllardır yaşam biçimi üzerinden ötekileştiren, kız çocuklarının eğitim hakkından, kadın sanatçıların sanatını icra etme, kadın sporcuların spor yapma, kadınların sokaklarda özgürce dolaşabilme, belli mesleklerde çalışabilme gibi en temel hakları bile tartışmaya açan, her gün en az bir kadının katledilmesi ve ülkemizin Talibanlaşması yolunda atılmak istenen adımlardan Kaygılıyız…
Son olarak bilinmesini isteriz ki, bizler; hukukun adaletin ve özgürlüklerin saray rejimi ile yok sayıldığı için ses veriyoruz. Tıpkı 1970’ler ve 80’lerde ki Aydınların kaygıları gibi… Kaygılıyız…’