‘Ölünce Beni Kim Yıkayacak’ mevzusunun tartışıldığı kadar,
‘Öldürülünce Beni Kim Yıkayacak’ garabeti tartışılır mı acaba?
***
Mesela, hayatının baharında polis kapsülü ile öldürülen çocuğun ölümü tartışılır mı?
Mesela, bırakın hayatının baharını, daha gözünü bile açmamış bebelerin bedenlerinin yok edilmesi tartışılır mı?
Mesela, vücudunun her yeri bıçakla delik deşik edilmiş, kafası uçurulmuş kadın bedenleri tartışılır mı?
Mesela, sel ve çamur içinde harmanlanan, bulunamayan bedenlerin ölümü tartışılır mı?
Mesela, tonlarca betonun altında kalan, bedenine bile rastlanmayan ölüler tartışılır mı?
Mesela, bulunamayan bedenleri kim yıkayacak?
***
Maden faciasında, yerin kilometrelerce altında insanlar sular altında can verdiler. Anne çıktı, ‘benim oğlum yüzme de bilmezdi’ dedi. Mesela, su altında kalan bedenlerin yine de yıkanması gerekiyor mu?
***
Mesela Aladağ öğrenci yurdunda kalan sabilerin, Kartalkaya’da cehennem sıcağında kavrulan, DNA ile ancak belirlenebilmiş bir avuç kemik parçalarının yine de yıkanması gerekiyor mu?
***
Cumartesi anneleri 1035 haftadır evlatlarının cesetlerini istiyorlar. Nerede olduğu bile belli olmayan bedenleri kim nasıl yıkayacak?
***
Ölünce anladık da; ‘öldürülünce bizi kim yıkayacak?’