Sevgili okuyucular, okumayı sevenler merhaba;
Bu yazı ile başlayarak bu platformda, ülke gündemi ve toplumsal gerekisinimler ışığında dilim döndüğünce fikir ve düşüncelerimi paylaşmak üzere buradayım. Şimdiden sürçü lisan edersem af ola. Şunu bilin ki Şahsım adına niyette bozukluk olmaz bu sizlere sözüm olsun.
11 ilimizde yaşanmış olan Deprem sebebiyle vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, enkazdan çıkan yaralılarımıza ve tüm yaşama düzeni bozulan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.
Tüm yaraları birlikte saracağız.
"DAM ÜSTÜNDE SAKSAĞAN VUR BELİNE KAZMAYI"
Önce biz heryere yetiştik, yetişiyoruz diyor. Sonra ailem enkaz altında, onları kurtaracak kimse yok burada. iki gün oldu üç gün oldu diyene TERÖRİST, PROVAKATÖR, AHLAKSIZ, ADİ gibi umarsız ve ne makamları ne de kurumları temsil edemeyecek kelimeler sarf ediyor. Ardında da günler sonra kendinize göre haklı X,Y,Z sebepleri sıralayarak ilk bir kaç gün geç kaldık, aksaklıklar yaşadık diyerek "HELÂLLİK" istiyorsunuz. O enkaz başındaki kişinin sizin X,Y,Z sebeplerinizi düşünmek mecburiyeti olamaz.
O, acısıyla yanmaktadır çünkü; ama siz bunu düşünmeye bile tenezzül etmiyor, anında en iyi yaptığınız şey olan üst perdeden korku salmaya başlıyorsunuz.
Anlaşılmaz bu ikilemi sürekli yaşıyor ve kamuoyuna yaşatıyorsunuz.
Nedir bu ikilem derseniz!
Herkesin gördüğünü sizin dışınızda biri söylerse hemen filmin kötü karakteri oluveriyor ama yine o herkesin gördüğünü
O kötü karakterden belli süre sonra bazen 1 gün, bazen 1 hafta, bazen 1 ay, bazen 1 yıl, bazen de 10 yıl sonra siz söylediğiniz de filmin değişilmez başroldeki en iyi karakteri oluveriyorsunuz.
Bu her yaşandığında zaten herşeyin apaçık herkes tarafından görüldüğü o ilk an çoktan geçmiş olduğu için kamuoyundaki yanlı, yansız herkesin zihninde şu söylem dile geliyor. "DAM ÜSTÜNDE SAKSAĞAN VUR BELİNE KAZMAYI"
Sizler devlete hükümet eden seçilmişler olarak; bu ülkenin her ferdinin her eyleminden sorumlusunuz.
Hırsızın neden hırsızlık yapmak durumunda kaldığından tutun da, güvenlik güçlerine yakalanmadan nasıl hırsızlık yapmayı başarabildiğinden, yakalandığında yeterli ceza verilip verilmediğine, verilmediği durumda yeni bir hırsızlığa plan yapmasına kadar sorumlusunuz. Bu örnekte de görüldüğü üzere siz bu ülkedeki her türlü olumsuzluktan sorumlusunuz, sadece olumluları kendinize biçilmiş kaftan olarak görerek bu ülke vatandaşını sarıp sarmalayabilecek vasfa sahip olamazsınız.
Bu minvâl de T.C. kimliğine sahip her kişinin irili ufaklı eleştirisine aşırı üst perdeden korku salarak vermeye çalıştığınız karşılık, öyle tahmin ediyorum ki! Hiç bir zaman yerini bulmayacaktır.
Zira bu kural insanlık tarihi boyunca böyle gelmiştir böyle gidecektir.
Topluluklar rortasından çıkmış su taşkını gibi olmaya müsaittir. Bazen bir taraftan alıp bir tarafa verirler, bazen her taraftan alır derinlere mil yaparlar.
Kutuplaşmakta ısrar edenin bile birleştireni olmanız gerekirken, aksine kutuplaştıran olmamalısınız. Bu acı dolu afet döneminde bile ayrıştırıcı üslup kullanılmaya devam edilmektedir. Sizler yaşanan dayanılmaz acılara bir sorumlu arayan sadece seçim mitinglerinde ve spor müsabakalarında toplulukların oluşabildiği bir ülke de, insanların verdiği tepkiye yine en üst perdeden ve yine korku salarak çıkışlar yaptığınızda hatırlamalıydınız ki!
O insanlar ülkeye uzaydan sadece o müsabakalar için gelmiş insanlar değildir. Kimi enkazdan çıkıp gelmiş, kimi enkazda akrabasını yitirmiş, kimi iş bağlantısını kaybetmiş, kimi çok değer verdiğine hasret kalmıştır ve yine o insanlardır ki! Çocuğunun kumbarasından, maaşından, dükkânından, aşından, işinden arttırıp birlik beraberlik oluşturan, 20 gündür Tv başında boğazı düğüm düğüm gözyaşı döken, orada kimse üşümesin diye sahaya 10 binlerce atkı toplayan, 10 binlerce çocuk için sahaya oyuncak toplayanlardı.
Belki de bu insanların tek isteği azarlanmadan hep birlikte kucaklanmaktır.
Denemezseniz bunu hiç bir zaman bilemeyeceksiniz...
Saygıyla,sevgiyle,sıhhatle kalın.