Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Nurdan GÜNAL
Köşe Yazarı
Nurdan GÜNAL
 

Çocuklarımız ve Oyuncakları;

        Her geçen yıl çocuklarımız doğaya karşı yabancılaşmakta, ellerinde cep telefonu ile kendi sanal doğalarını yaratarak ona  daha bir yakınlaşmaktadır.    Ancak ileri seviyede gelişmiş ve bilinçli toplumlar 1960 larda ortaya çıkan ve günümüz şartlarında daha da gelişen,  "Geri Dönüşüm Çağı"nı yaşamaktadırlar.     Çoğumuzun çocukluğu köylerde, doğa ile iç içe  geçtiği için "Geri Dönüşüm Çağı"na  biraz  gerilerden bakıyoruz. Ancak hızla ilerleyen kentleşme ile birlikte şimdiki çocuklarımızın doğa ile tanışmasına pek şansı kalmadı.     Öyleyse ne yapmalı?    1. En başta, çocuklarınızı oyuncak dükkanından mümkün olduğunca uzak tutunuz. Bunlar hem para tuzakları, hem de kimisi kansorolejen ürünlerdir. Böylesi cıvıl cıvıl, rengarenk, albenisi olan oyuncak dükkanları daha küçük yaşta hazırcılığa, tüketime, atık üretmeye ve kapitalizme hizmet etmeye teşvik edicidir.     2. Bu oyuncak dükkanlarında yaratıcı, eğitici oyuncaklar da vardır elbet. Ancak bu eğitici olanları "Geri Dönüşüm" yolu ile temin etmek çok çok daha karlı, hesaplı ve amacına da uygundur. Her çocuk, önüne ne koyulursa koyulsun, onlarla nasıl oynayabileceğini çok iyi bilir.  Şöyle ki;    a) Doğadan çakıl taşları, dallar, deniz kabukları, kozalaklar, tohumlar...vs toplayarak eve getirin ve onları çocuğunuzun odasına koyun. Çocuk bunlardan "lego" oynar gibi kaleler, köprüler inşa edecek, bazen de taşları boyayacak, hatta çocukluğumuzun  "beş taş" oyunuyla bile tanışacaktır.    b) Mutfakta, kilerde, evin içinde işe yaramaz ne kadar atık varsa, onları temizleyerek çocuğun önüne koyun. Böylece çocuk, atık nesneyle birebir tanışacak, onların geri dönüşüm olabileceğini öğrenecektir. Özellikle kapitalizmin belirlediği vücut ölçülerine sahip barbi bebeklerini almayınız. Çuldan, atık yamalardan kendi bebeklerini kendileri yapsınlar. Böylelikle hem farklı, özgün bir oyuncağı olmuş olacak, hem de,  "Bu benim eserim, ben tasarladım." ya da, " Bu benim kimliğim, kişiliyim." diyebileceği  sağlıklı bir kişilik gelişimi olacaktır. Ayrıca bu özgün tasarımların "hatıra (anı)" olabilme özelliği de vardır.      3) Oyucak dükkanları ne ise , Pet shop dükkanlarının da biraz ona benzer yönü vardır. O dükanlardan çocuğa "hayvanları sevdirme" adına bir canlı alındığı zaman," Kediyi köpeği sev ama börtü böceği öldür" demek olmamalı ya da "kafeste bir kuşu besle,  canın sıkılırsa at dışarı." olduğu zaman doğayı sömüren, canlı nesneyi dahi "kullan at" şeklinde bir kişilik bozukluğuna sebep olmaktadır.     Evde bir hayvan beslenecekse de o hayvana," Bana hizmet et, benimle oyna, benim emirlerimi dinle, benim istediklerimi yapmazsan seni dışarı atarım." şeklindeki dadı, hizmetçi yerine koyarak anne babasından göremediği ilgi açlığı ...vs gibi problemlerinin acısına karşılık vereceği ve en önemlisi de o hayvanın "parayla alınıp satılan" bir nesne konumunda bir bilinç oluşur çocukların zihinlerde.      Evde hayvan beslemenin eğitim açısından yararı da vardır elbette ancak böylesi riskli durumları da var. Özellikle doğa içinde yaşamamış, hayvanların doğa içindeki davranışlarını gözlemleme şansı olmayanlarda bu riskli durum daha da artar. Onun yerine çocuğun odasına kendi yetiştirdiği, suladığı saksıda bir bitki de olabilir. O bitkinin de canlı olabildiğini, büyüyüp gelişebildiğini, ancak bakılmadığı, sulanmadığı zamanlarda da nasıl kuruduğunu gözlemleyebilir. Bu tür eğitim yöntemi de " geri dönüşüm sanatına" değil ama" ekolojik sanat" eğitimine hitap etmektedir.     TÜM BUNLARIN SONUCUNDA VE EN ÖNEMLİSİ de şudur;      Çocuk evinden dışarı çıktığında, evindeki oyuncaklarının dışarıda da olduğunu görüp, bu oyuncaklarına sahip çıkacak, doğayı evi gibi bilecek ve oraya çöp atılmayacağının farkına da varmış olacak, bu oyuncaklarını kirleteni uyaracak, doğasına vatanına sahip çıkacak, sevecek kollayacaktır.       Bu aynı zamanda en kolay, en ucuz, en verimli, en sağlıklı, en akıllcı, en üretken ve çağdaş bir eğitim modelidir de. Çevreye duyarlı, vatanını ve milletini seven, sayan bir kişilik gelişimi sadece kitaplardan okunarak, sınavlarda sorularak sonra da kep giydirip eline diplomayı vermekle değil, oyuncaklarıyla ve oyunlarıyla uygulanarak temelden verilip gelişir.     Bizler doğa içinde büyüyen şanslı nesildik, ancak onların böyle bir şansı yok. Öyleyse doğayı evinizin içine getirmeye çalışın ve onu çocuklarınzla tanıştırın.       Nasıl mı?      Elbette Geri Dönüşüm yolu ile.
Ekleme Tarihi: 21 Ağustos 2023 - Pazartesi

Çocuklarımız ve Oyuncakları;

 

 

    Her geçen yıl çocuklarımız doğaya karşı yabancılaşmakta, ellerinde cep telefonu ile kendi sanal doğalarını yaratarak ona  daha bir yakınlaşmaktadır.
   Ancak ileri seviyede gelişmiş ve bilinçli toplumlar 1960 larda ortaya çıkan ve günümüz şartlarında daha da gelişen,  "Geri Dönüşüm Çağı"nı yaşamaktadırlar.
    Çoğumuzun çocukluğu köylerde, doğa ile iç içe  geçtiği için "Geri Dönüşüm Çağı"na  biraz  gerilerden bakıyoruz. Ancak hızla ilerleyen kentleşme ile birlikte şimdiki çocuklarımızın doğa ile tanışmasına pek şansı kalmadı.

    Öyleyse ne yapmalı?

   1. En başta, çocuklarınızı oyuncak dükkanından mümkün olduğunca uzak tutunuz. Bunlar hem para tuzakları, hem de kimisi kansorolejen ürünlerdir. Böylesi cıvıl cıvıl, rengarenk, albenisi olan oyuncak dükkanları daha küçük yaşta hazırcılığa, tüketime, atık üretmeye ve kapitalizme hizmet etmeye teşvik edicidir.

    2. Bu oyuncak dükkanlarında yaratıcı, eğitici oyuncaklar da vardır elbet. Ancak bu eğitici olanları "Geri Dönüşüm" yolu ile temin etmek çok çok daha karlı, hesaplı ve amacına da uygundur. Her çocuk, önüne ne koyulursa koyulsun, onlarla nasıl oynayabileceğini çok iyi bilir.  Şöyle ki;
   a) Doğadan çakıl taşları, dallar, deniz kabukları, kozalaklar, tohumlar...vs toplayarak eve getirin ve onları çocuğunuzun odasına koyun. Çocuk bunlardan "lego" oynar gibi kaleler, köprüler inşa edecek, bazen de taşları boyayacak, hatta çocukluğumuzun  "beş taş" oyunuyla bile tanışacaktır.

   b) Mutfakta, kilerde, evin içinde işe yaramaz ne kadar atık varsa, onları temizleyerek çocuğun önüne koyun. Böylece çocuk, atık nesneyle birebir tanışacak, onların geri dönüşüm olabileceğini öğrenecektir. Özellikle kapitalizmin belirlediği vücut ölçülerine sahip barbi bebeklerini almayınız. Çuldan, atık yamalardan kendi bebeklerini kendileri yapsınlar. Böylelikle hem farklı, özgün bir oyuncağı olmuş olacak, hem de,  "Bu benim eserim, ben tasarladım." ya da, " Bu benim kimliğim, kişiliyim." diyebileceği  sağlıklı bir kişilik gelişimi olacaktır. Ayrıca bu özgün tasarımların "hatıra (anı)" olabilme özelliği de vardır. 

    3) Oyucak dükkanları ne ise , Pet shop dükkanlarının da biraz ona benzer yönü vardır. O dükanlardan çocuğa "hayvanları sevdirme" adına bir canlı alındığı zaman," Kediyi köpeği sev ama börtü böceği öldür" demek olmamalı ya da "kafeste bir kuşu besle,  canın sıkılırsa at dışarı." olduğu zaman doğayı sömüren, canlı nesneyi dahi "kullan at" şeklinde bir kişilik bozukluğuna sebep olmaktadır.
    Evde bir hayvan beslenecekse de o hayvana," Bana hizmet et, benimle oyna, benim emirlerimi dinle, benim istediklerimi yapmazsan seni dışarı atarım." şeklindeki dadı, hizmetçi yerine koyarak anne babasından göremediği ilgi açlığı ...vs gibi problemlerinin acısına karşılık vereceği ve en önemlisi de o hayvanın "parayla alınıp satılan" bir nesne konumunda bir bilinç oluşur çocukların zihinlerde. 
    Evde hayvan beslemenin eğitim açısından yararı da vardır elbette ancak böylesi riskli durumları da var. Özellikle doğa içinde yaşamamış, hayvanların doğa içindeki davranışlarını gözlemleme şansı olmayanlarda bu riskli durum daha da artar. Onun yerine çocuğun odasına kendi yetiştirdiği, suladığı saksıda bir bitki de olabilir. O bitkinin de canlı olabildiğini, büyüyüp gelişebildiğini, ancak bakılmadığı, sulanmadığı zamanlarda da nasıl kuruduğunu gözlemleyebilir. Bu tür eğitim yöntemi de " geri dönüşüm sanatına" değil ama" ekolojik sanat" eğitimine hitap etmektedir.

    TÜM BUNLARIN SONUCUNDA VE EN ÖNEMLİSİ de şudur;
     Çocuk evinden dışarı çıktığında, evindeki oyuncaklarının dışarıda da olduğunu görüp, bu oyuncaklarına sahip çıkacak, doğayı evi gibi bilecek ve oraya çöp atılmayacağının farkına da varmış olacak, bu oyuncaklarını kirleteni uyaracak, doğasına vatanına sahip çıkacak, sevecek kollayacaktır. 
     Bu aynı zamanda en kolay, en ucuz, en verimli, en sağlıklı, en akıllcı, en üretken ve çağdaş bir eğitim modelidir de. Çevreye duyarlı, vatanını ve milletini seven, sayan bir kişilik gelişimi sadece kitaplardan okunarak, sınavlarda sorularak sonra da kep giydirip eline diplomayı vermekle değil, oyuncaklarıyla ve oyunlarıyla uygulanarak temelden verilip gelişir. 
   Bizler doğa içinde büyüyen şanslı nesildik, ancak onların böyle bir şansı yok. Öyleyse doğayı evinizin içine getirmeye çalışın ve onu çocuklarınzla tanıştırın. 
     Nasıl mı?
     Elbette Geri Dönüşüm yolu ile.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcemeydan.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.