Önce imparatorluklar, kraliyetler vardı. Sonra laiklikle beraber ulus devletleri Cummhuriyetler, demokrasiler kuruldu.
İletişim ve bilişim çağında dünya küçülüyor. Artık İnternetten yurt dışı mağazaları dolaşılabiliyor, alışveriş yapılabiliyor.
60 lı yılların yurt dışına olan işçi göçleri, yerini 21. yüzyılın beyin göçlerine bıraktı.
Başarılı öğrenciler, iş adamları, bilimciler ve sanatçılar daha iyi şartları olan ülkelere göç ediyor. Ülkeler, kendi şartlarına uygun beyinleri alıyorken, "Madem ki benim şartlarım iyi, öyleyse bana gelecek olan adamın en iyisini seçer ve ona göre şartlarımı koyarım." diyor. Böylece orta veya vasat, beyin kapasitesi düşük, donanımsız veya daha az donanımlı olanlar da kendine uygun bir ülke arayışıyla, "mülteci" kimliğinde göç edebiliyor.
Bilişim ve iletişim çağında gençler kendi ülkelerindeki gelenek ve göreneklerinin, kültürlerinin izlerini pek sürmüyor. Buna ilgileri de zamanları da yok gibi. Onlar, gözlerini daha iyi şartları olan yurtdışına dikmiş durumda. Bu, başarılı işadamları için de öyledir, sanatçılar ve bilim adamları için de. Artık marka, tişörtün üzerindeki etiket değil, hangi ülkenin vatandaşlığını üzerine giydiğindedir.
"Bir okulun karma sınıfları yerine zeka seviyelerine göre ayrılmış sınıflardan oluşan devletlere doğru mu evrimleşiyoruz! " diye endişelenmemek mümkün değil. Ya da , "ne tür bir kölecilik ve burcuvacılığa doğru evrimleşiyor devletler?" Akıllı beyinler kendilerine, herkesin kolayca girip çıkamayacağı kaleden bir duvarı olan devletlerin vatandaşı olarak sağlama alırken; kendilerinden daha düşük zeka seviyelerine göre biraraya getirdikleri toplumlardan örülmüş devletleri mi yönetecekler uzak diyarlardan!
Küresel ısınma ile azalan sermaye ve kaynaklar, pandeminin hemen sonrasında kapitalizmin de sonunu getireceği söylencesi vardı. O söylencenın ayak sesleri midir bu göçler!
Sahi kimleri göç alıyoruz, ve nereye doğru göç ediyoruz ?
Yeter ki, bu göçlerin sonu, bizim GÖÇÜĞÜMÜZ olmasın!