Yabancı sinema ve dizilerinde hayvanların muhteşem performans sergilediği filmeleri severek izliyoruz. Bu filmler sadece küçüklere değil, ebeveynler, gençler ve yaşlılar da dahil tüm yaş grubuna hitap ediyor.
Bu tür filmler topluma ve gelecek kuşaklara hayvan sevgisini aşılayan, herhangi bir canlıya bakış açısını değiştirerek tüm canlılara karşı daha duyarlı, şefkatli, saygılı kısaca insani değerleri gelişmiş hasshas bir toplumun oluşmasına zemin hazırlıyor niteliktedir. Çocukluğumuzda büyüklerimizle birlikte izlediğimiz hayvanlı filmler aynı zamanda aile bireylerinin de bir araya toplanmasını, ortak heyecan ve duyguların kaynaşarak paylaşımların oluşmasını da sağlamıştır.
"Beyaz Diş."
"Afacan Köpek Beethowen"
"Yaşam Bir Mucizedir"
"Özgür Wily"
"Flipper"
"Lassie"
"K9"
"Hachiko"
"101 Dalmaxyali"
"Megan Leavey" (köpek)"
"Babamın Penguenleri"
"Ayı (the bear)"
"Küller ve Kar"
"Arkadaşım Tilki"
"Kutup Macerası"
" Kurtlarla Dans"
.....ve daha nice nicesi.. O kadar çok ki ne saymakla, ne de onları hatırlamakla bitmez
Sıra bizdeki Türk sinema ve dizilerine gelince, acaba hayvanı başrol alan filmlerimiz kaç tanedir ya da var mıdır? Biraz zorlarsak aklımıza çok tanıdık, geçmişte fotoromanlara bile basılan "Tarkan ve Atıl Kurt" gelecektir. Ancak o filmde bile cümlenin başında ve filmde başrol Tarkan'dır. Kurt, ikinci başroldedir ve cümlenin de sonundadır. Ayrıca filmin konusu da kurt üzerinde değil, Türklerin savaşçılığı, kahramanlığı, cenk etmesi üzerine yoğunlaşır.
Oysa yabancıların hayvanlı filmlerini yediden yetmişine kadar severek izliyorken , neden Türk filmlerinde de bu tür senaryolar yok diye ne soranlarımız, ne de merak edenlerimiz oldu.
İlk insanlara kadar uzanan Anadolu'nun bu kadim geçmişinden dolayı binlerce sayısız kahramanlarını ve hikayelerini barındıyorken o kahramanların kaç tanesi ele alınıp da filmleştirilebildi ve kaç tanesi tarihin tozlu raflarında silinip gitti? Filmleştirilen kahramanlar ise o dönemin ne kostümüne uygun ne de o tarihin dokusuna sadık kalınabildi. Türk filmleri kendi kahramanlarını döneminin dokusunu bozmadan anlatıp filmleştiremiyorken; elin yabancısı tutmuş, bir hayvanın doğasını bozmadan, tabiatına bağlı kalarak onun biyografisini, hayat hikayesini filmleştirebilmiş.
Yani elin yabancısı hayvanı anlamaya çalışmakla çözmüş işi...
Hayvanı anlatabilen insanı anlatabilmeyi de aşmış durumundadır. O yüzden biz daha "Çanakkale Savaşını" tüm dünyaya hayretle izletemiyorken, onlar "Titanic" filmini tüm dünyaya izletebilmiş. Bizim kadim tarihimize kadar uzanan gerçek kahramanlarımız varken onlar, "Robin Hod", "Süperman" gibi gerçekte yaşamamış bir kahraman yaratabilmiş ve küçükten büyüğe tüm dünya insanlarına izletebilmiş.
Ve bütün bu olan bitenleri bile bir film izler gibi izliyor, sorgulayamıyor, merak edemiyoruz.
Peki neden?
Çünkü;
"Sanat da neymiş" zihniyetine sahip olduğumuzdan yorum ve kıyaslama yapamıyoruz." Kalite nasıl ölçülür, ölçütü nedir?" bilmiyoruz.
Bundan dolayı, " Anadolu'nun o kadim geçmişinde yer alan ve anılmaya değen tüm kahramlarımızın yüzüne karşı, "Sanat Kültürümüzün " olmadığını ve bunu bile isteye geliştirmediğimizi "itiraf edemiyoruz!"