İnternetin olmadığı dönemlerde Öğretmen, internet yerine geçerdi. Öğrencilerin Öğretmenine soru sormak, ondan söz almak için kalkan o işaret parmakları, şimdilerde havaya kaldırmak yerine, daha çok internetin tuşlarına basar oldu.
Bilgiye ulaşabilmek için adres adres aranılan, yada dağ tepe, yokuş mukuş demeden varılan kütüphanelerde öyle kapı önünde sıralanmış kuyruklar da yok artık. Çoğu kütüphanenin kitapları ise çoktan internetin raflarına dizildiler bile. Bir tuşa basıldığı anda tüm bilgiler o rafların birinden inerek, anında başucumuza gelir.
Okulda ve hayatta "bilgiye ulaşma" denildiğinde akla ilk "İnternete bir bakayım." gelir. "Öğretmene sormak", veya "bir bilir kişiye sormak ", en son hatırlanan, bazen de hiç hatırlanmayan şey oldu. Hatta internetten bilgiye ulaşmak öyle bir şeydir ki, kimi zaman cahil bir kişiyi, profesörden daha bilgiliymiş gibi olduğunu hissettirir. Cahilin akıl verdiği ve sözünün geçtiği bir topum düzeni bu şekilde kolayca oluşabilmektedir.
Çağımız aslında bir hız çağıdır. Teknoloji hızla yenileniyor ve ilerliyor. Buna ayak uydurabilmek ve yetişebilmek için bilgiye de en kısa zamanda ulaşmak gerektirir. Teknoloji her şeyin hızını istediği için interneti icat etti. Böylece "bilgiye ulaşma" durumu da bir gecede evrim geçirmiş oldu.
Bu durum, mürekkep yalamış bir öğretmenin dolmakalemini bırakıp, bir anda internetin tuşlarına kolayca hakim olabilecağı bir durum değildir. Böylece bilgiyi alma şekli bir anda evrim geçirirken, Öğretmenin pozisyonunu da daha çok yazılı ve sözlü sınav yapan, test çözdüren sonra da diploma veren bir kişi durumuna düşürdü. Bunun sonucunda da "şişirilmiş notlar", "kopya çekilmesine göz yumma"...vs gelişti.
Okulların "Eğitim ve Öğretim" sistemindeki "Öğretim" durumu bu haldeyken, bir de "Eğitim" olan kısmına da göz atmamak olmaz. Asıl can alıcı noktası da işte bu kısmıdır. Çünkü;
Teknoloji ilerledikçe "bilgiye ulaşma" konusunda bir öğretmene ne kadar az gereksinim varsa, "eğitim verme" olayına da bir öğretmene o kadar çok ihtiyaç duyulacaktır."
Ve duyulmalıdır da!..
Çünkü ;
Teknolojiyi ve interneti verimli kullanabilme bir disiplin işidir. O teknolojiyi kullanma ahlakı da eğitim süzgecinden geçer. İşte çağın öğretmeni de bu yönde evrimleşerek teknolojiye ayak uydurabilmelidir.
Hiçbir teknolojik ilerleme kişiye " adil olmayı" öğretmez. Tam aksine, teknolojik ilerlemeler hayatı kolaylaştırdıkça, haklı veya haksız kazançlara bakmaksızın, " kısa yoldan köşeyi dönmenin ipuçlarını verir ". Çünkü teknoloji, o rahat ve lüks yaşantılar cazibesiyle az zamanda çok iş yapmayı hedefler. İşte tam da bu noktada günümüzde "Öğretmen " denildiği zaman, akla en başta "öğreten" değil, "eğiten" manasına da gelebilen "Adil Kişi" gelmelidir.
Bir Öğretmen "öğreten" olduğu için değil, "en adil kişi" olduğu için ona saygı ve sevgi duyulmalıdır. Hızla ilerleyen teknoloji, önüne geleni yutup yok ederken insanlığa ait manevi değerlerin koruması adına Öğretmen de aynı hızla, "en adil kişi" modelinde rol olmaya doğru evrimleşmelidir. Teknoloji insanı robot tuzağına düşürürken, öğretmen de insanın sahip oladuğu o "insanlığını" hatırlatabilmeli yeniden. Yapay zekaya doğru son sürat ilerleyen teknolojinin karşısına böylesi çağdaş Öğretmenler çıkabilmeli.
Ancak, "Adil Kişiliği" ile rol model olan bugünün öğretmenleri "adaletin" varlığını sadece kendi sınıfının sınırları içine kadar dar bir alana dağıtabiliyor. Çünkü o sınıfın içindeki öğrenciler bile dışarıda "paralı eğitim veren kolejlerin, özel okulların" olduğunu biliyor.
Adil bir öğretmen tüm çocuklara eşit bakarken, "Sadece benim çocuğum önemli, başkasının çocuğundan bana ne... " diyen veliler, çocuklarını özel okullara yazdırırken, aynı zamanda düzenin adaletsizliğini de öğretmiş oluyor çocuğuna. Bir çocuk Öğretmenine "Sana para veriyorum öyleyse bana en iyi notu vermelisin. Yoksa seni paramla kovdururum." diyememeli. Yada, " Benim arkadaşım benden daha çalışkan ama onun parası olmadığı için benim gittiğim özel okula gitme şansı yok. Böylece üniversite sınavına birlikte girdiğimizde ben ondan daha donanımlı olacağım." diyememesi gerekir.
Parasız devlet okulların kalitesi özel okullara göre düşük olsa da, herkesin eşit ve adil sınava gireceği bir sistemde özel okulların yeri olmamalı. Öğretmen ne kadar adil olursa olsun, sistemin kendisinde adaletsizlik varsa ve veliler de marka, etiket, gösteriş, lüks peşinde bu adaletsizliğe ayak uydurup başkalarının çocuklarına, " Bana ne..." deyip onları kendi çocuğundan bir alt sınıf olarak görüyorsa, yarınkı toplum da aynı olcaktır. Adaletli ve eğitimli bir toplum hiç bir zaman gelmeyecektir.
Dahası, " böyle bir toplumun başına yapay zekaların geçebileceğini, sırf kusursuz zeka diye böylesi üretilmişlerin başa geçmesi için sandık başında oy kullanılabileceğini düşünebilmek" pek de ütopik olmasa gerek.
Hatta "bilgisayarı" göz önüne alırsak, yapay zekadan yapılmış "öğretmen" üretiminin de yapılabileceğini düşünebiliriz. Ancak teknolojinin henüz yapamayacağını düşündüğümüz iki kişi vardır.
"Eğitmen" ve "Sanatçı"