Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Nurdan GÜNAL
Köşe Yazarı
Nurdan GÜNAL
 

KURBAN !

 Kurban, Allah'a teşekkür etmek, şükretmek ve varlığına inanışı göstermek amacıyla yapılan bir ibadettir.     İslam dininde Hz. İsmail ile oğlu Hz. İbrahim'in arasında geçen olaydan sonra Müslümanlar için bayram ilan edilen Kurban Bayramı'ında, maddi durumu yetersiz olan kişilerin et yemesi temasına dayalı olan ve Allah'a olan sevginin, kurbanlar kesilerek gösterilmesidir.      Peygamberler döneminden günümüz koşullarına bakarsak, o dönemlere  kıyasla Dünya nüfusunun kat be kat arttığını, hayvanların yaşam alanın daraldığı gibi nesillerinin de yok olmaya başladığını, doğanın ve endemik türlerin talan edildiğini, ekosistemde de tehlike çanlarının çaldığını, suya ve yiyeceğe erişimin pahallılaştığını, nüfusla birlikte yoksullaşmanın da artığını ve daha birçok bozulmaları, çörümeleri görmekteyiz.       Allah'ın yarattığı bu doğanın ekolojik beynini, kendi beyniyle yarıştırır gibi  onu bozan da, kendi beyninden küçümseyen de insan beynidir. Yaratılan doğa güzelliklerini elinin tersiyle itmiş ve ona "Yalancı Dünya" deyip de, öte Dünya'nın doğası olan Cenneti düşlerken, sınav kağıdına vereceği cevaplarda bu Dünya'nın doğasından geçecektir elbet.       Kurban kesmek, Allah'a teşekkür etmek, ona inanmak ve yakınlaşmaksa eğer; O hayvanı kesmek kadar, Allah'a ait bütün hayvanları, doğayı ve insan beyninin akıl eremediği doğanın  işleyiş beynini  kuruyabilmek, doğadan sadece ihtiyacın kadarını alabilmek ve yerine koyabilmeyi de bilmek, Allah'a yakınlaşmak, ona teşekkür etmek ve varlığına inandığını göstermek anlamında olmalıdır.           Artık peygamberler dönemindeki gibi değil şu anki zamanlar...     Ancak görmekteyiz ki, Allah'ın insana verdiği bu doğa hediyesini canıyla dişiyle korumaya çalışan bir avuç çevreciler itilip kakılmakta, dikkate alınmamaktalar. İçlerinde hocası, imamı, sarıklısı, tarikatçısı ise görünemeyecek kadar yok. Oysa günümuz koşullarına göre çevrecilerin bir numaralı önde giden liderleri, bu imamlardan, hacı ve hocalardan olmalıydı.      "Din elden gidiyor!" mantığı ve söylemleri yerine, "Allah'ın eserleri elden gidiyor! " diyebilmeliydiler.     Allah'ın bu eserlerini hor kullanan, bu eserlerine çöplerini atan, nimet veren toprağına tüküren, ormanı yakıp betona çeviren, doğayı talan eden, hayvan ve bitkilerin neslini kurutan veya tüm bunlara "bana ne " umursamazlığı ile bakıp, sonra da  Cennetin hayalini kurarak onu Sırat Köprüsünden geçirecek olan koçu kurban etmek, gerçekte Allah'a mı, yoksa Cennete mi yakınlaşmak içindir? bu da insanoğlu olan  kişiye sorulacak  bir başka sınav sorusudur.      Çağımızın yüzyılında kurban kesemeyeni çoğalmış, nüfus artışıyla birlikte yoksulluğun, parasızlık da hızla çoğaldığını farketmemek mümkün müdür?  Öyleyse Allah'a yakınlaşmanın bir yolu da O'nun yarattığı bu sanat üstü eserlerini kuruyabilmek, ondan ihtiyacın kadarını kullanıp ve yerine koymasını da öğrenebilmek neden olmasın!        Din dedigimiz inanç, kendini çağın koşullarına göre günceleyebilmelidir.  Nasıl ki hacılar hocalar da teknolojiyi kullanıyorlarsa, bu tenolojiyle beraber kendilerini de güncelleyebilmeliler.      Allah'a yakınlaşabilmek, ona sevgisini gösterebilmek sadece kurban kesmekle olmamalıdır. Bu kadar yeterli görünmemelidir. Belki o dönemlerde yeterliydi ama bu yüzyılda kesinlikle yeterli değildir. Kurban edilen hayvanlar gibi kurbanlık koyun gibi kesilen doğanın beynini ekosistemi kuruyabilmek de Allah'a yakınlaşmanın bir çeşit yolu ve belki de bu yüzyılda en öncelikli olması gereken yoludur da!      Ayrıca masrafı bile olmayan, küçükten büyüğe herkesin katılmaya müsait olabileceği bir gönül işidir de! Üstelik Allah'ın da çok sevdiği iş değil midir gönül ve kapten gelecek işler!     Sadece bu gönül işinde  kurban keseni ile kesemeyenin  katılabilmesi yeterli gelecektir aslında.  Sadece bu kadar sayının toplamı kadar ve sadece bu kadar insanın doğaya çöpünü atmaması kadar, atanı uyarması ve bunu çocuğuna da öğretebilmesi kadar yeterli gelecektir. Üstelik de  basit, kolay ve masrafsızdır da...     Bir sanatçının eserlerini alkışlamak, hayran olmak ve o eserini korumak, kullamak nasılsa, bu doğaya da aynı muameleyi göstrilebilmek, onu Yaratan'a teşekkür etmek, sevgisini göstermek gibi benzer bir  durumdur.      Koyunlar kurban olurken, insanoğlu da  Allah'ın yarattığı bu doğa eserlerine  "kurban olabilmeyi" öğrenebilmelidir ki,  Kurbanlık Koçuyla birlikte Cennet'e giden o Sırat Köprüsü'nden tam geçmişken, bir yerlerden kulağına ;     "Doğa Eğitimi sınavından geçemeyen, Cennetin doğasını hak edemez." şeklinde bir ses işitebilir.     Ve öylece  sonsuza kadar, şaşkın şaşkın kala kalır Cennet'in  kilitli kapılarının ardında!
Ekleme Tarihi: 29 Haziran 2023 - Perşembe

KURBAN !

 Kurban, Allah'a teşekkür etmek, şükretmek ve varlığına inanışı göstermek amacıyla yapılan bir ibadettir.
    İslam dininde Hz. İsmail ile oğlu Hz. İbrahim'in arasında geçen olaydan sonra Müslümanlar için bayram ilan edilen Kurban Bayramı'ında, maddi durumu yetersiz olan kişilerin et yemesi temasına dayalı olan ve Allah'a olan sevginin, kurbanlar kesilerek gösterilmesidir.
     Peygamberler döneminden günümüz koşullarına bakarsak, o dönemlere  kıyasla Dünya nüfusunun kat be kat arttığını, hayvanların yaşam alanın daraldığı gibi nesillerinin de yok olmaya başladığını, doğanın ve endemik türlerin talan edildiğini, ekosistemde de tehlike çanlarının çaldığını, suya ve yiyeceğe erişimin pahallılaştığını, nüfusla birlikte yoksullaşmanın da artığını ve daha birçok bozulmaları, çörümeleri görmekteyiz. 
     Allah'ın yarattığı bu doğanın ekolojik beynini, kendi beyniyle yarıştırır gibi  onu bozan da, kendi beyninden küçümseyen de insan beynidir. Yaratılan doğa güzelliklerini elinin tersiyle itmiş ve ona "Yalancı Dünya" deyip de, öte Dünya'nın doğası olan Cenneti düşlerken, sınav kağıdına vereceği cevaplarda bu Dünya'nın doğasından geçecektir elbet. 
     Kurban kesmek, Allah'a teşekkür etmek, ona inanmak ve yakınlaşmaksa eğer; O hayvanı kesmek kadar, Allah'a ait bütün hayvanları, doğayı ve insan beyninin akıl eremediği doğanın  işleyiş beynini  kuruyabilmek, doğadan sadece ihtiyacın kadarını alabilmek ve yerine koyabilmeyi de bilmek, Allah'a yakınlaşmak, ona teşekkür etmek ve varlığına inandığını göstermek anlamında olmalıdır.    
      Artık peygamberler dönemindeki gibi değil şu anki zamanlar...
    Ancak görmekteyiz ki, Allah'ın insana verdiği bu doğa hediyesini canıyla dişiyle korumaya çalışan bir avuç çevreciler itilip kakılmakta, dikkate alınmamaktalar. İçlerinde hocası, imamı, sarıklısı, tarikatçısı ise görünemeyecek kadar yok. Oysa günümuz koşullarına göre çevrecilerin bir numaralı önde giden liderleri, bu imamlardan, hacı ve hocalardan olmalıydı. 
    "Din elden gidiyor!" mantığı ve söylemleri yerine, "Allah'ın eserleri elden gidiyor! " diyebilmeliydiler.
    Allah'ın bu eserlerini hor kullanan, bu eserlerine çöplerini atan, nimet veren toprağına tüküren, ormanı yakıp betona çeviren, doğayı talan eden, hayvan ve bitkilerin neslini kurutan veya tüm bunlara "bana ne " umursamazlığı ile bakıp, sonra da  Cennetin hayalini kurarak onu Sırat Köprüsünden geçirecek olan koçu kurban etmek, gerçekte Allah'a mı, yoksa Cennete mi yakınlaşmak içindir? bu da insanoğlu olan  kişiye sorulacak  bir başka sınav sorusudur. 
    Çağımızın yüzyılında kurban kesemeyeni çoğalmış, nüfus artışıyla birlikte yoksulluğun, parasızlık da hızla çoğaldığını farketmemek mümkün müdür?
 Öyleyse Allah'a yakınlaşmanın bir yolu da O'nun yarattığı bu sanat üstü eserlerini kuruyabilmek, ondan ihtiyacın kadarını kullanıp ve yerine koymasını da öğrenebilmek neden olmasın! 
      Din dedigimiz inanç, kendini çağın koşullarına göre günceleyebilmelidir.  Nasıl ki hacılar hocalar da teknolojiyi kullanıyorlarsa, bu tenolojiyle beraber kendilerini de güncelleyebilmeliler.
     Allah'a yakınlaşabilmek, ona sevgisini gösterebilmek sadece kurban kesmekle olmamalıdır. Bu kadar yeterli görünmemelidir. Belki o dönemlerde yeterliydi ama bu yüzyılda kesinlikle yeterli değildir. Kurban edilen hayvanlar gibi kurbanlık koyun gibi kesilen doğanın beynini ekosistemi kuruyabilmek de Allah'a yakınlaşmanın bir çeşit yolu ve belki de bu yüzyılda en öncelikli olması gereken yoludur da! 
    Ayrıca masrafı bile olmayan, küçükten büyüğe herkesin katılmaya müsait olabileceği bir gönül işidir de! Üstelik Allah'ın da çok sevdiği iş değil midir gönül ve kapten gelecek işler!
    Sadece bu gönül işinde  kurban keseni ile kesemeyenin  katılabilmesi yeterli gelecektir aslında.  Sadece bu kadar sayının toplamı kadar ve sadece bu kadar insanın doğaya çöpünü atmaması kadar, atanı uyarması ve bunu çocuğuna da öğretebilmesi kadar yeterli gelecektir. Üstelik de  basit, kolay ve masrafsızdır da...
    Bir sanatçının eserlerini alkışlamak, hayran olmak ve o eserini korumak, kullamak nasılsa, bu doğaya da aynı muameleyi göstrilebilmek, onu Yaratan'a teşekkür etmek, sevgisini göstermek gibi benzer bir  durumdur. 
    Koyunlar kurban olurken, insanoğlu da  Allah'ın yarattığı bu doğa eserlerine  "kurban olabilmeyi" öğrenebilmelidir ki,  Kurbanlık Koçuyla birlikte Cennet'e giden o Sırat Köprüsü'nden tam geçmişken, bir yerlerden kulağına ;
    "Doğa Eğitimi sınavından geçemeyen, Cennetin doğasını hak edemez." şeklinde bir ses işitebilir.
    Ve öylece  sonsuza kadar, şaşkın şaşkın kala kalır Cennet'in  kilitli kapılarının ardında!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcemeydan.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.