(Elbette adayların kahir ekseriyetinin programlı bir siyaseti veyahut yaslandığı evrensel bir fikirsel arka planı yok. Yurttaşın sorunlarından ilhamla onların yararına geliştirecekleri bir önermeleri veya planlamaları da yok. Yurttaşları daha etkin bir biçimde kentin ve dolayısıyla yerel siyasetin öznesi yapmaya dönük bir siyasi bilinçleri de yok.)
Türkiye'de siyaset son derece kurak bir hale geldi. Fikirler, ideolojiler, yöntem ve yaklaşımlar siyasetin dışına itildi. Siyasi polemik yerini dar bir kişisel sataşma ve küstahça laf sokma yarışına bıraktı.
Bunu doğuran toplumsal süreçleri yaşadık, yaşıyoruz ve görünen o ki uzun yıllar yaşayacağız. Seksenli yıllarla etkin olmaya başlayan neoliberal politikalar, yalnızca iktisadi bir sıkışmayı değil kültürel bir sıkışmayı da doğurdu. Fikirlerden uzakta gelişen siyasetin yeni hali de muhakeme kabiliyetine ket vurdu.
Birbirini doğuran süreçlerin tekinsiz sarmalı etrafında dönenip duruyoruz. Olguları konuşmaktan uzağız, olayların etrafında kısır tartışmalar yürütülen kirli bir oyunu izliyoruz. Kimi zaman aktörler değişse de sergilenen şeyin memleket için kötü sonuçlar doğurduğu ve doğuracağı tescillendi. Seçimlerin ardından daha da derinleşen bir krizin içerisindeyiz.
Artık şüpheye gerek kalmayacak şekilde kör topal da olsa işleyen eski rejimin tasfiye edilme gayretinin aleniyet kazandığını söyleyebiliriz.
Belediye seçimlerine doğru ilerlerken içinde bulunduğumuz ahval ve şerait son derece ürkütücü. Yerel siyasetin gündemi de seçimlere paralel vites arttırdı. Siyasi partilerin bir kısmı adaylarını açıkladı ve seçim çalışmalarına başladı. Elbette adayların kahir ekseriyetinin programlı bir siyaseti veyahut yaslandığı evrensel bir fikirsel arka planı yok. Yurttaşın sorunlarından ilhamla onların yararına geliştirecekleri bir önermeleri veya planlamaları da yok. Yurttaşları daha etkin bir biçimde kentin ve dolayısıyla yerel siyasetin öznesi yapmaya dönük bir siyasi bilinçleri de yok.
Hal böyle olunca siyaset diye konuştuğumuz çoğu şey esasen siyaset dışı başlıklar oluyor. Adaylar yalnızca esnafların elini sıkarak, yurttaşların beğenisini kazanmak adına güler yüz göstererek, plan ve programdan uzak vaatlerini sıralayarak oy toplamak için birbirleriyle yarışacakları bir maratona giriyor.
Yerel sermaye ile daha sıkı ilişkiler kuran, onların menfaatini kollayacağının güvencesini daha kuvvetli hissettiren, diline hamasi bir milliyetperverlik dolayıp, toplumsal kaidelere, örf ve adetlere uyar bir pozu daha becerikli kesen aday potansiyeli en yüksek konuma erişiyor. Yurttaşlar bir pozu oyluyor ve sonucunda kendi lehlerine hiçbir kazanım elde edemedikleri yeni bir süreci yaşıyorlar.
Nihayetinde her dönem imtiyazlı olanlar veya yeni yönetimle imtiyaz kazanacakların yönettiği bir kentte kaderlerine razı gelerek devinen koca bir kalabalık ve yüzlerce sorun ortaya çıkıyor. Bunun önüne geçmek için yerel siyasette siyasal partilerin, yerel toplumsal kümelerin ve güç odaklarının, yerel siyasal seçkinlerin, patronaj ve klientalizmin rolünü tartışmaya açmamız gerekiyor.
Adayların politik bir tasavvuru olup olmadığını ve fikirlerinin yurttaşın ve kentin yararına olup olmadığını konuşmamız gerekiyor.
Oysa böylesi bir diyalog imkanının çok uzağındayız. Kenti paylaşan yurttaşların siyasi süreçlere katılmasını sağlayacak kolektifler yaratmamız lazım. Hem memleketin hem de kentin müdafaası için fikirlere, ideolojilere, planlı, programlı, kamucu politikalara ihtiyacımız var…