KARGA SEMBOLÜNÜN ANLATTIKLARI 2
Alper BAŞOĞLU
alper_basoglu54@hotmail.com -Yazının ilk bölümünde karga ile ilgili yanlış bildiklerimiz ve nedenleri ile ilgili konuştuktan sonra bugünkü ikinci bölümde ilk insandan bu yana doğada karga ile ilgili insanlığın yaptığı gözlemlerden ve kültürel iz düşümlerinden bahsetmek istiyorum. İlkel toplumlar doğanın göbeğinde ki yaşamları nedeniyle kendileri ve kendileri dışındaki canlılar arasında bir ayrıma gitmemiştir. Bunun sonucu olarak etraflarında gözlemledikleri canlılara aynı derece hayat iyilik ve kötülük atfetmişlerdir. Diğer canlılar ile konuşamamalarına karşılık toplum içinde şaman büyücü veya kahin olarak isimlendirdikleri kişiler aracılığı ile iletişim kurabildiklerine inanmışlardır. Bugünkü bu yazı insanların doğadan ve özelde kargadan öğrendiklerine dairdir. Okumayı bitirdiğinizde kargaya karşı duyduğumuz kötü hislerin aydınlanmaya başlayacağını düşünüyorum. Biz insan olarak dünya üzerinde düşünme ve olaylar arasında anlamlı bağlantılar kurabilme yeteneğine sahip canlılarız. Ancak sahip olduğumuz bu yetenek sınırsız olmayıp bazı prensiplere göre çalışır. Durumları gruplandırarak veya genellemeler ile yani en genel halleri ile algılamak gibi. Bu mekanizmayı basitçe örneklemek ister isek; bir cisim öncelikle canlı veya cansızdır. Arkasından canlıları bitki hayvan veya insan; insanları ise erkek veya kadın şeklinde görürüz. Bu işleyiş beynimize bilgi işlem hızı kazandırır ve böylece biz gelen uyaranlara daha hızlı tepki verebiliriz. Bu işleyiş primatların vücut olarak en donanımsızı olan insanın doğada ki varlık mücadelesi açısından hayati önem arz eder. Ve medeniyetler kurabilir ve yıkabiliriz. Ancak her donanım gibi bu da avantajlarına karşılık dezavantajlar da içermektedir. Genelleme kabiliyetimiz düşünce üretebilme potansiyelimizin temeli olmasına karşılık burada aşırıya kaçmak bazı bilişsel hatalarımıza temel oluşturur. Konumuz açısından durumu değerlendirir isek genelleme yapabilme kabiliyetimizin sürekli tekrar eden olaylar arasında nedensellik olduğunu var saymamız bunun en belirgin örneklerindendir. Yani korelasyon ve nedensellik ayrı durumlar olmasına karşılık aradaki fark bazen muğlaklaşabilir. İşte ilk insanda doğada ki varlık mücadelesinde bu hataya sık sık düşmüş olsa gerek. Konumuz olan kargaya dönecek olur isek; karga özü itibari ile leş yiyen bir kuştur. Bunun için doğada ölü bir canlıya denk geldiğiniz anda etrafında uçuşan veya tepesinde duran bir kargaya denk gelme ihtimalimiz oldukça yüksektir. Veya antik çağlardan bu yana savaşların eksik olmadığı bu dünyada savaş meydanları kargalar için oldukça önemli beslenme alanlarıdır. Ayrıca darağaçlarının insanlık sahnesine kurulmaya başlamasından itibaren tepesine kargalar da tünemeye başlamıştır. Dolayısıyla insanın zihninde sürekli tekrarladığını gördüğü bu iki olayın yani ölüm ve karganın arasında nedensellik oluşturmasını oldukça doğal karşılamamız gerekir. Karga insanlığa ölümü haber vermektedir. Ancak burada ki korelasyon veya sıralama ölümün gerçekleşmesi ve karganın ortaya çıkışıdır. Ancak bu sıralama bazen karışır ve insanlar karga gördüklerinde ölüm olacağına inanmaya başlarlar. İşte kargayı gördüğümüz zaman içimizin ürpermesi tarih boyunca tekrarlayan bu sahnelerin oluşturduğu kültürel alt yapıya dayanır. Bunun yanında karga ile özdeşleşen bir diğer görsel tarlalarda ki korkuluktur. Karga leş yiyiciliğin yanında tahılla da beslenebilen bir canlıdır. İnsanlar ekim alanlarını kargalara karşı koruyabilmek amacıyla tarlalarına korkuluklar yerleştirirler. Bu işleyen bir yöntemdir ve kargaları uzak tutar. Ancak bazen tarım bölgelerinde işler yolunda gitmez ve oradaki insanlar beslenebilmek amacıyla başka bölgelere göç etmek zorunda kalırlar. Göç eden insanların yaşam alanlarına ise kargalar doluşur. Dolayısıyla kargaların üşüştüğü yerde bir dram vardır. Yani uzaktan komşularının evine kargaların üşüştüğünü gören insanlar orada bir felaket olduğunu anlarlar. Örneğin Arapça’ da karga sözcüğünün karşılığı ğurap’ tır ve gurbet ile aynı kökenden türer. Ayrı kalma uzak anlamlarını taşır. Özetleyecek olur isek; karga yaşam savaşımız içerisinde genel olarak insanlık için acının var olduğu alanlarda ortaya çıkmakta ve nesilden nesile aktarılan kültürde kötü duygular uyandırmaktadır. Ayrıca leş yiyicilik ile göç edilen bölgelere kargaların gelmesinin zihnimizde bıraktığı bir diğer iz düşüm bu hayvanın hazıra konucu yönüdür. Bunu kültürün ürünü veya bilgeliklerinden olan atasözleri veya deyimlerde de görebiliriz. Örneğin; kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz bunun en yaygın örneğidir. Veya; besle kargayı oysun gözünü karga ile gezen boka konar karga mandayı babasının hayrına beslemez gibi deyim ve atasözleri ile anlatılana örnekleri çoğaltabiliriz. Bugün karganın uğursuz bir hayvan olarak anılmasının insanlığın ilk günden bugüne doğa ile deneyimlerinde oluşan tecrübelerinden bahsetmeye çalıştım. Bir sonraki yazımda ise karganın dini anlatımlarda ki ve farklı kültürlerdeki yerini aktarmayı planlıyorum. Görüşmek Üzere… Instagram : literaryvoice Youtube : https: www.youtube.com channel UCfD3GneTfcS23YAQdy4GfJA?view_as subscriber