Sizlerden ‘oyumla’ hesap soracağım!
...
Atilla GÖSTERİŞLİ
atilla.gosterisli@hotmail.com -Çok kereler benden ‘hesap sordunuz’, polise gönderdiniz, mesajlar attınız. Bu kez sıra bende. Elimde tek güç olan ‘oyumla’ sizlerden hesap soracağım. 5 yılda bir kez gelen hakkımı kullanıyorum.
*
Bu ülkede Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük ‘yoksulluğu’ yaşanıyor. İnsanlar askıda ekmekle karnını doyurmaya çalışıyor, hava karardıktan sonra pazarda çıkma sebze topluyor, yağmurda ayazda ucuz kıyma kuyruğunda bekleşiyor, toplumun yarısı açlık sınırının altında yaşıyor.
Tüm bunlara karşın, sen ‘hayat pahalılığını’ görmezden geldin. Anneler mutfakta feryat ederken, ‘porsiyonlarınızı küçültün, şükredin’ dediğin için senden hesap soracağım!
*
Bu ülkenin pırıl pırıl üniversite mezunu gençleri iş bulamıyor. Mühendisleri, öğretmenleri pazarlarda tezgah açıyor, simit satıyor, temizlik işçiliği kuyruklarına giriyor.
Tüm bunlara karşın sen, kendi partinden elektrikli süpürge hortumu gibi kokain çeken, jakuzide poz veren, yatlarda kuzu çeviren, kumar fişleriyle revü kızlarıyla elinde kadehle poz veren yandaşlarına, üçer-beşer, ballı maaşlarla mevki kazandırdın.
Umutları yıkılan, gelecek kaygısı yaşayan gençlere ‘çürük/sürtük’ dediğin için senden hesap soracağım!
*
Bu ülkenin güney/doğu coğrafyasında 11 şehrimiz depremde yerle/bir oldu. On binlerce insan tonlarca beton altında can verdi. Irmak çok sevdiği evinin içinde tonlarca betonun altında kaldığında 15 yaşındaydı. Babası, Irmak’ın son bir çırpınış içinde dışarıya uzattığı elini hiç bırakmadı. Buz kesilmiş eline, buz gibi havada, bir nefes sıcaklık vermek için.
Bu facia, imar barışının sonucu geldi. İktidarınız, canlar inim inim inlerken, müdahaleye geç kalındığını itiraf etti, mazlumların yanında diye övündüğünüz Kızılay, her şeyleri yok olan insanlara sığınacakları tek şey olan çadırları para ile sattı. Tüm bu beceriksizliklere karşın hâlâ, ‘bu bir kaderdir’ dediğin için senden hesap soracağım!
*
Bu ülkede, tapusu millete ait ne kadar fabrika, baraj, santral, liman, maden ne varsa elaleme peşkeş çekiliyor, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir yağma/talan düzeni yürütülüyor. Küresel karaparacılar devletin zirvesinde ağırlanıyor. Ticaret bakanınız, kocasının şirketinden kendi bakanlığına milyonlarca liralık dezenfektan satın alıyor. Bir lokma, bir hırka ile gelenlerin mal varlıkları ölçülemez derecede ayyuka çıktı.
Tüm bunlara karşın, ‘hırsız bizim hırsızımız, sorun yok’ dediğin için senden hesap soracağım!
*
14 Mayıs’ta bizleri bekleyen seçimde mesafeler kalkacak, halk kendisinden olan ile olmayanı belirleyecek. 1938 yılından beridir hiç konuşmadığı halde susturulmaya çalışılan ama susturulamayan Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere bıraktığı cumhuriyet ve demokrasi mirası, bir aradan sonra kaldığı yerden daha güçlü olarak devam edecek.
Bu millet, cemaatlere, tarikatlara, din tüccarlarına, Allah ile aldatanlara, din şarlatanlığı ile halkı yıllardır uyutanlara dur diyecek.
Bu millet, ülkenin ve insanların parasını çalıp cumhuriyetimizin bütün değerli kurumlarını başkalarına satanlara dur diyecek.
Bu millet, gençlerin geleceklerini çalanlara, umutlarını çalıp intihar ettirenlere, gençlerimizin yurtdışına çıkmalarına sebep olanlara, küçücük çocukları evlendirenlere ve o çocuklara gözlerimizin önünde tecavüz edenleri salıveren haysiyetsizlere, önüne geleni terörist, hain ilan edenlere dur diyecek.
Bu millet kadınları ötekileştiren ve değersizleştirenlere, hakaret eden ve yok sayanlara dur diyecek.
Bu millet binlerce yıllık tarihini yok edip satanlara, ormanlarımızın yanmasına göz yumanlara dur diyecek.
Bu millet, on binlerce insanımızı betonların altına göz göre göre gömen imar barışçılarına dur diyecek.
14 Mayıs sabahı ülkemin güzel insanları ülkeyi açlığa, yoksulluğa, çöküşe götüren hastalıklı bu sahtekarlık ve hırsızlık düzeninin yaratıcılarını “kendi rızası vardı” diyerek yolcu edecek, tarihin en korkunç dehlizlerine gönderecek. Hem de sonsuza dek!