Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu

Gündem 08.12.2024 - 15:17, Güncelleme: 17.12.2024 - 06:53
 

Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu

Medya Dayanışma Grubu tarafından hazırlanan deklarasyon kamuoyuna açıklandı.
  Basın meslek örgütlerinden tarihi adım: Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu     Medya Dayanışma Grubu tarafından hazırlanan deklarasyon kamuoyuna açıklandı.    "Medya Dayanışma Grubu" adı altında bir araya gelen 12 basın meslek örgütü tarihi bir adım atarak "Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu" yayımladı.  Deklarasyon, Ankara'da Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlenen bir etkinlikle kamuoyuna açıklandı.  Medya Dayanışma Grubu'nda Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş, Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Haber Kameramanları Derneği, Diploması Muhabirleri Derneği ve Ekonomi Muhabirleri Derneği yer alıyor.  Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklerasyonu, düzenlenen çalıştaylarda ele dile getirilen sorunlar çerçevesinde meslek örgütü temsilcilerinin yanı sıra alanda iletişim fakültelerinden akademisyenler ve gazetecilerin yer aldığı bir grup tarafından hazırlandı.  Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklerasyonu genel bir değerlendirmenin yapıldığı giriş bölümünün yanı sıra  "İfade ve medya özgürlüğü", "Dijital Haklar ve Özgürlükler" ve "Çalışma Yaşamı" ana başlıklarının yanı sıra gazetecilik mesleğinin içinde bulunduğu sorunlara çözümler öneren çok sayıda alt başlıktan oluşuyor.  Talepler için bir yol haritası Haklar ve Özgürlükler Deklerasyonu'nun giriş bölümünde şu tespit ve değerlendirmelere yer veriliyor: "Biz gazeteciler için, 10 Ocak 1961, saygıyla, kıvanç ve de minnetle andığımız bir tarihtir. O gün bu ülkenin gazetecileri, yeni haklar içeren ve yasayı engellemeye çalışan dokuz gazete patronuna karşı direnişe geçmişlerdi.  'Basın bir kamu hizmetidir' sloganıyla Babıali’yi ayaklandırdılar. Günlerce sürdürdüler mücadeleyi ve sonunda kazandılar. Çalışma koşullarını gazeteciliğe yaraşır hale getiren yasal düzenleme yürürlüğe girdi.  Aradan 63 yıl geçti ve biz bugün artık o kazanımların çok gerisindeyiz. Örgüt bolluğu içinde örgütsüz durumdayız, gazetecilerin çoğunluğu sendikasız ve toplu sözleşmesiz. O mücadeleyle kazanılan özlük haklarımızın çoğu yıllar içinde işveren-yargı-siyasi iktidar işbirliğiyle geri alındı. Kalan haklarımız da Basın İş Kanunu ortadan kaldırılarak gasp edilmek isteniyor. Artık güvencesiz, savunmasız ve her an işten çıkarılma tehdidi altında bir mesleğin mensuplarıyız.  Siyasi iktidar bir yandan da medyanın büyük bölümünü türlü yöntemlerle kontrolü altına alarak, bağımsız ve nesnel gazetecilik yapma koşullarını sınırlandırdı. Gazetecilere saldırılar, gözaltına almalar, hapse atmalar, erişim engellemeleri ve haber sitelerinin kapatılması olağanlaştırıldı.  Üstüne bir de gazeteciliği suçmuş gibi gösteren yasal düzenlemeler yapılarak yeni bir medya düzeni yaratıldı. Ne yazık ki, otoriter rejimin oluşturduğu yeni medya düzeni gazeteciler tarafından da benimsendi, içselleştirildi.  Dijital çağın getirdiği teknolojik dönüşüme tam da böyle bir ortamda yakalandık. Teknolojik dönüşüm, gazeteciliği ve haber üretim süreçlerini de dönüştürüyor. Mesleğimizin toplumsal anlamı ve önemine ilişkin zemin kayması yaşanıyor, mesleksizleşiyoruz. Basılı gazetelerin tirajları sürekli gerilerken dijital mecralarda ve sosyal medya platformlarında yeni gazetecilik formları oluşuyor; yeni etik sorunlar ortaya çıkıyor. Böylesi koşullarda sessiz kalamazdık, edilgen olamazdık. Gazetecilik meslek örgütleri olarak inisiyatif almamız gerekiyordu. 12 gazetecilik meslek örgütü olarak bir araya geldik, güçlerimizi birleştirdik.  İlk adım olarak koşullarımızı irdelemek, sorunları saptamak, hak ve özgürlüğümüz için mücadeleye girişmek ve dönüşüme öncülük etmek için yol haritası oluşturmamız gerekiyordu. 26-27 Nisan 2024’te 'Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar' başlıklı bir çalıştay ve konferans düzenledik. Burada dile getirilen görüşleri 'Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu'nda topladık. 19-20 Eylül 2024’te düzenlediğimiz ikinci çalıştay ve konferansta taslak metni tartıştık, olgunlaştırdık. Ardından metni son kez gazetecilik örgütleri ile meslektaşlarımızın değerlendirmelerine açtık ve metne nihai şeklini verdik.  İktidarın gazeteciliği sınırlandıracak yeni yasal düzenlemeler hazırladığı zorlu bir döneme girerken hak ve özgürlük mücadelemizde rotamızı kaybetmemizi önleyecek, taleplerimizi belirginleştirecek bir yol haritamız var artık elimizde.  Eleştirel ve bağımsız gazetecilik, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Talep ettiğimiz hak ve özgürlükler, topluma karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirebilmek içindir. Bizim özgürlüğümüz, vatandaşların bilgi edinme hakkını kullanabilmeleri ve doğru bilgilendirilmelerinin ön koşuludur.  'Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu', çalışma haklarımızı ve medya özgürlüğünü yeniden kazanmak için tüm meslektaşlarımıza örgütlü mücadele çağrısıdır. " Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklerasyonu'nda yer alan tespitler ve öneriler şöyle: İfade ve Medya Özgürlüğü  Basın Kanunu  •   Basın Kanunu, dijital  habercilik  ile  serbest  gazeteciliği  de kapsayacak  biçimde ve gazetecilik  meslek   örgütleri ile işbirliği   yapılarak güncellenmelidir. •   Avrupa   Medya   Özgürlüğü  Yasası   da dikkate   alınarak, medya özgürlüğü  ve gazetecinin güvenliğinin sağlanmasına  yönelik   yasal hükümler getirilmelidir.  Gazetecilerin editoryal bağımsızlığı güvence altına alınmalı, dijital ortamlardaki“korsan”saldırılara karşı  devlet tarafından  korunmaları sağlanmalıdır. •   Gazetecilere yönelik   tehdit ve şiddet,  kamusal  görevin  engellenmesi  ve halkın haber alma  hakkının ihlalidir.  Gazeteciler, fiziki  ve dijital ortamlarda maruz kaldıkları her türlü  şiddete  karşı  korunmalıdır.  Güvenlik güçlerinin   gazetecileri engellemesi, çalışma   özgürlüğünü sınırlaması  ve şiddet   uygulamasına  karşı  yaptırım uygulanmalıdır.  •   Basın Kanunu’ndaki  gazetecinin haber kaynağını   açıklamama hakkı ile ilgili   hükme, “konusu suç oluştursa dahi” ibaresi eklenerek   genişletilmeli   ve güncellenmelidir.  •   “Düzeltme ve CevapHakkı”nın   kötüye kullanımı önlenmelidir.  “Düzeltme ve Cevap Hakkı”nın   kriterleri yeniden  düzenlenmeli, mahkemeye metni düzelterek  kabul etme yetkisi tanınmalı,   düzeltme haber ya  da yazıdaki  konularla sınırlı olmalıdır. Medya kuruluşlarının şeffaflığı  •   Medya   kuruluşlarının   sahiplik   yapıları,  kamudan aldıkları  sübvansiyonlar ve reklam gelirleri  de dahil  olmak üzere tüm   mali   ilişkileri   şeffaf hale   getirilmelidir.  Medya kuruluşu sahipliğine ilişkin yasal kriterler, açık  ve net şekilde   belirlenmelidir. •   Medya   kuruluşlarının   sahiplik   yapısı künyelerinde   açıkça yer almalı, bu bilgilerin erişimi ve doğruluğu kamu tarafından  denetlenmelidir.  Düzenleyici kurumlar medya sahipliği veri  tabanları geliştirmelidir.  •   Medya   sahipleri, kamu ihalelerine  girememelidir.  •   Medya   kuruluşlarının   okur  ve izleyici ölçümleri şeffaf ve denetime   açık   olmalıdır. Kuruluşların pazardan aldıkları  paylar, tekelleşmenin  önlenmesi  ve çeşitliliğin sağlanması için bağımsız kurumlar tarafından  izlenmeli,   denetlenmeli,  veriler düzenli olarak kamuyla paylaşılmalıdır. •   Ulusal medya sektörünün de aktörleri haline gelen küresel   platformlardan okuyucu ve izleyici verilerinin   nasıl  toplandığı, nasıl  işlendiği ve kullanıldığına   ilişkin kriterler  ile gelir  modelleri   ve seçim dönemlerinde siyasi reklamlara  dair   bilgiler   talep edilmelidir. Şeffaflık raporlarının düzenli   ve kapsamlı olarak yayınlanması   sağlanmalıdır.  •   Devletin kamu hizmeti   yayıncılığına ayırdığı   kaynaklar ve kullanımı şeffaf olmalı, denetimlerin   sonuçları ile faaliyet   raporları kamuyla düzenli   olarak paylaşılmalıdır.  Devletin medya karşısında şeffaflığı  •   Dezenformasyonla   mücadelenin   en etkili  yolunun  devletin  medya karşısında   şeffaflığı olduğu   dikkate   alınmalıdır. Toplumun  yanlış bilgilendirilmesini önlemek ve bilgi  edinme hakkını   gözetmek   adına kamu kuruluşları  gazetecilerin   sorularına   ivedilikle yanıt  vermeli   ve doğru verilerle  onları bilgilendirmelidir. •   Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm   kamu kuruluşlarının   bilgilendirme   toplantılarında akreditasyon   uygulamaları   kaldırılmalı, gazetecilerin   kamu adına özgürce  soru  sormaları güvence altına alınmalıdır. •   Bilgi  Edinme  Yasası kapsamında gazetecilerin   bilgiye erişimi sağlanmalı, yasadaki muğlaklıklar giderilmeli, ivedilikle ve ayrıntılı   bilgi  vermeyen   kamu kuruluşları  denetlenmeli ve yaptırım uygulanmalıdır.    •   Dijitalleşmeyle birlikte infodemiye maruz kalan tüm   vatandaşların   dezenformasyonu doğru bilgiden ayırt  edebilmesi ve seçici davranmasını   sağlamak üzere “Medya Okuryazarlığı” eğitimi   yaygınlaştırılmalıdır.  Erişim engellemeleri ve yayın yasakları  •   Hemen   her toplumsal   olayda yayın yasağı kararı verilmesi,   güçlülerin   çıkarlarına   aykırı haber ve yazılara,  erişim engellemesi getirilmesi  ile içeriğin   yayından kaldırılmasının sıradanlaştırılması, medya özgürlüğüne ve halkın bilgi  edinme hakkına  aykırıdır; kabul edilemez.    •   Sadece  istisnai hallerde ve önceden ilanedilen kriterlere uygun şekilde alınabilecek sınırlı sayıda yayın yasağı kararı somut gerekçeye  dayanmalı, yasağın kapsamı ve süresi açıklanmalıdır. •   İnternet  Ortamında Yapılan   Yayınların   Düzenlenmesi Kanunu  başta olmak üzere dijital ortamda özgürce  yayın yapılmasını engelleyen ve sınırlayan tüm   kanunlar gözden geçirilmelidir.  Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararlar,  yeni   yasal hazırlıklar ve uygulamalar sırasında dikkate   alınmalıdır. •   Erişim engelleme  ve içerik kaldırmaya, Sulh  Ceza Hakimlikleri’ndeki tek hâkim karar vermemelidir.  Yargı süreci şeffaf olmalı, toplu erişim engelleme  kararı alınamamalıdır.  •   Mahkemeler,   erişim engellemesi ve içerik kaldırma kararı almadan önce, muhatabı olan  gazeteci veya  medya kurumuna   savunma ve karşı  görüş içinen az  24 saat süre   tanımalıdır.  •   Erişim engellemesi ve içerik kaldırma için medya kuruluşu ya  da gazetecinin bulunduğu kent  merkezinden   başvurma   koşulu olmalı; birden fazla  mahkemeye başvurarak istenilen yerden  engelleme/içerik kaldırma kararı aldırılması  önlenmelidir. •   RTÜK’ün ancak  istisnai   hallerde verilebilecek yayın yasağı karar larını  radyo ve televizyonlara  iletirken, mahkeme   kararının metnini  de bildirmesi   zorunlu   olmalıdır. •   Bilgi  Teknolojileri ve İletişim   Kurumu  Başkanı’na  yargısal  görev veren “katalog suçlarda res’en erişim engelleme  yetkisi”   yasadan çıkarılmalıdır.  Medyanın özdenetimi  •   Belirsizlikler içeren ve gazeteciliği suç haline getiren   “halkı yanıltıcı  bilgiyi alenen yayma”  başlıklı217/A maddesi Türk  Ceza Kanunu’ndan  çıkarılmalıdır.    •   Gazetecilik üzerinde siyasi baskı ve hapis tehdidi   yaratan   düzenlemeler  yerine medyanın  özdenetim  mekanizmaları güçlendirilmeli,   mesleki  etik   ilkeve kurallarının öncelikle gazeteciler tarafından  belirlenmesi ve içselleştirilmesi sağlanmalıdır.  •   Gazetecilik meslek   örgütleri de mesleki  etik   ilke ve uygulamaların titizlikle uygulanmasına yönelik   çaba  içerisinde   olmalıdır. •   Serbest  ve dijital mecralarda yayın yapan gazetecilerin   de sendikalara ve meslek örgütlerine üye olmaları  içinç aba  harcanmalı ve temel gazetecilik  ilkelerinin   yeni   mecralarda da uygulanması için görüş alışverişi içinde olunmalıdır. Terörle mücadele ve gazetecilik  •   Gazetecilik savaşa,  her türlü  şiddete  ve teröre karşıdır.  Gazetecilik faaliyeti, bilerek ya  da bilmeyerek terör  örgütlerine ve teröre destek olarak görülemez, gazetecilik cezalandırma   konusu   yapılamaz.   •   Terörle   mücadele   davalarında haber ürünleri  suç kanıtı kabul edilerek  gazeteciler ve gazetecilik  faaliyetleri  yargılanamaz. •   Terörle   Mücadele   Kanunu’nun, gazeteciliği terör  faaliyetlerinin  uzantısı   olarak değerlendiren 6.  ve 7.  maddeleri  yeniden  düzenlenmelidir. Bu maddelerdeki  “terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin   hüviyetlerini açıklayanlar veya  yayınlayanlar” ifadesi somutlaştırılmalıdır.  Hüviyetin yayınlanmasının   “tehlike  yaratıp yaratmadığı”   ve sonuçları üzerinden   değerlendirilmelidir.  Radyo Televizyon Üst Kurulu  •   RTÜK, siyasi partilerin seçtiği isimlerden  oluşan siyasi bir kurul  olmaktan çıkarılmalıdır. İnternet  ortamındaki dijital yayınlar, RTÜK’ün görev alanında olmamalıdır.RTÜK, yargı işlevi gören ve cezalandıran bir kurul  olmak yerine koordinasyonu esas alan   bir uzmanlık kurulu haline getirilmelidir.    Basın İlan Kurumu  •   Basın Ahlak  Esasları  kaldırılmalı ve Basın İlanKurumu’nun (BİK)  etik   denetimde bulunması önlenmelidir.   BİK sadece   teknik nedenlerle ve sınırlı süreli yaptırım kararları verebilmeli; basılı ve dijital medyaya resmi ilan ve reklam verirken  şeffaf olmalıdır. •   BİKde medya ile ilgili   tüm   kuruluşlar   gibi   “siyasi”  bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır.  BİK yönetiminde gazeteci üyeler karar yeter sayısının üzerine çıkarılmalıdır.    •   BİK’in temel işlevi denetleme yerine yönlendirme,   gelişmeyi   teşvik etme ve medyayı destekleme olmalıdır. •   BİK,   yerel  gazete ve haber sitelerini birleştirme  baskısından vazgeçmeli; devletin yerel  medyayı desteklemesi   içino bjektif  ölçütlere bağlı yeni   yöntemler  geliştirilmelidir.  •   Kamu  kurumlarının   ve bağlı kuruluşların reklamlarının   da Basın İlanKurumu  vasıtasıyla dağıtılması zorunlu   olmalıdır.  Fotoğraf ve görüntü sınırlaması  •   Cumhurbaşkanlığı,   kuruluşları, siyasi partiler   ve şirketler, kendi çalışanları   tarafından  çekilen fotoğraf  ve görüntüleri gazetecilik ürünüymüş  gibi   sunmamalıdır. Bu görselleri kullanan medya kuruluşları  edinilen  kaynağı  açıkça belirtmelidir.    •   Foto  muhabirleri ile kameramanların  çalışmaları  sınırlan mamalı, tüm   etkinlik   ve toplantılarda serbestçe   görüntü  alabilmelerine imkan verilmelidir.  Dijitalleşme ve Fikri Haklar  Telif hakkı  •   Fikir   ve Sanat Eserleri   Kanunu’nda düzenleme yapılarak gazetecilerin   ürettikleri   köşe yazısı, makale,  deneme, röportaj, söyleşi,   yazı   dizisi, araştırma,   analiz, özel  haber, karikatür, illüstrasyon, fotoğraf, animasyon, podcast, belgesel, video, görüntü  vb. özel   gazetecilik  içerikleri”   “fikir  ve sanat eseri” kapsamına  alınmalıdır.  •   Gazetecilik ürünlerinin  alenileştikten   sonra sadece   kaynak   gösterilerek bütün halinde alıntılanması engellenmeli,  böylece  dijital  ortamda içerik hırsızlığının yaygınlaşması önlenmelidir. •   Dijital ortamda alıntılanan  haber, fotoğraf  ve görüntü  gibi   tüm   gazetecilik  ürünlerinde kaynağın yanı sıra   üreten gazeteci/foto  muhabiri ya  da kameramanın  adı mutlaka yer almalı, telif   süreci de buna uygun düzenlenmelidir.  Dijital telif yasası  •   Gazetecilerin   ürettiği   haber, yazı   ve fotoğraf  içeriklerini  platformlarında   kullanarak dijital reklam pazarından büyük kârlar elde  eden Alphabet (Google), Amazon, Meta (Facebook), Apple ve Microsoft   gibi  büyük teknoloji şirketlerinden  dijital telif talep edilmelidir. Devletin bu şirketler  ile görüşmelerinde   gazetecilik  örgütleri de yer almalı ve sürecin   kamu yararı yönünde şekillenmesi sağlanmalıdır.  •   Dijital telif   gelirinin  dağıtımı için farklı  ülkelerdeki örnekler de gözönünde bulundurularak Türkiye’nin özgün koşullarına  ve medya sektörü   ile gazeteciliğin   günlük gereksinimlerine uygun bir sistem kurulmalıdır. Reyting, tıklama   ve basın kartlı çalışan sayısı, dağıtımda  yegâne  belirleyici  kriter olarak görülmemelidir.    •   Dijital Telif  Kanunu’nun sektördeki  mevcut   eşitsizlikleri artırmadan, farklı  ölçeklerde, kamu yararı odaklı evrensel etik   ilkeler çerçevesinde   üretim yapan haber merkezlerinin kaynak   sorununa çözüm olacak şekilde   tasarlanması elzemdir. •   Dijital telif   gelirlerinden   patronlar,   şirketler  ve kurumların  yanı   sıra serbest   ve dijital mecralarda yayın yapanlar da dahil  olmak üzere tüm   gazeteciler yararlanmalıdır.   Gelirin gazetecilere aktarılacak  oranı ve dağıtımı konusunda ilgili   yasada   düzenleme olmalıdır. Adil dijital ortam  •   Gazeteciliğin,  dijitalleşmenin getirdiği yeni   olanaklardan   etkin  biçimde  yararlanması ve kamu yararı odaklı gazeteciliğin   güçlendirilebilmesi   için adil   bir dijital ortam oluşturulması   zorunludur. Gazeteciler, ulus üstü platformların   ekonomik   ve mesleki sınırlandırmaları   ve ölçütleri  gizlenen algoritmik   düzenlemelerine karşı  korunmalıdır.  •   Avrupa   Konseyi  ve Avrupa   Parlamentosu’nun dijital haklar, veri   koruma  ve yapay zekâya ilişkin düzenlemeleri örnek alınarak  “algoritmik totaliterlik” karşıtı önlemler içeren yasal düzenlemeler  yapılmalıdır. •   Dijital ve sosyal medya platformlarının, suç ve kişilik haklarına saldırı gibi durumların saptanması için kullandıkları yayın ilkelerini ve yaptırım yöntemlerini açıklamaları, itiraz  sürecinin hızlı   işlemesini   güvence altına almaları  sağlanmalıdır. Yapay zekâ içerikleri •   Yapay zekâ  (YZ)   tarafından  üretilen  içeriklerin   artması,  yeni   etik   sorunları da beraberinde getirmektedir. YZ uygulamalarıyla   ilgili   etik   ilkeler güncellenirken gazetecilik  mesleğinin güvenilirliğinin zarar  görmemesi içini fade özgürlüğü  ile okur  ve izleyicinin doğru bilgiye ulaşma   hakkı gözönünde bulundurulmalıdır. •   Gazetecilik sürecinde   YZ tarafından  oluşturulan çeviriler, haber, fotoğraf,  görseller, videolar ve her türlü  içerik son olarak insan gözüyle  editoryal kontrolden geçirilmeli; yayımlanırken de “YZ   tarafından  üretildiği”  notu  konulmalıdır.    •   Gazeteciler ve medya kuruluşları  YZ teknolojilerinin kullanımı konusunda yayın ilkeleri geliştirmeli, bu ilkelerini okur  ve izleyicileriyle paylaşmalıdır.  •   YZ uygulamalarında kullanılan gazetecilik  içerikleri karşılığında haber kuruluşlarına telif ödenmesi   için anlaşmalar  imzalanması yönünde girişimde bulunularak gazetecilerin   hak kayıplarının önüne geçilmelidir. Ulusal Dijital Hafıza Merkezi  •   Fikir   ve sanat eserleri   ile gazete ve dergilerin   birer  nüshasının  Milli   Kütüphane’de saklanması gibi   dijital ortamdaki  tüm   gazetecilik  ürünleri  de gelecek  kuşaklara aktarılmak üzere “Ulusal   Dijital Hafıza Merkezi”nde   korunmalıdır.    •   Medya   kuruluşlarına dijital arşivlerini en az  10 yıl  koruma  ve yayımlanan tüm linklerini bu merkeze iletme yükümlülüğü   getirilmeli,  kapanan gazete ve haber sitelerinin   yayın arşivlerini bu merkeze aktarmaları da zorunlu   olmalıdır. •   Yasaklanan, kaldırılan ya  da erişimi engellenen -ancak  unutulma  hakkı ve etik açıdan sakıncalı olmayan- gazetecilik  ürünleri, sadece   araştırmacılar,  hukukçular ve gazetecilerin   yararlanmasına açık   olmak üzere oluşturulacak   “Kara Kutu” sisteminde arşivlenmelidir.Kişilik hakları ve unutulma hakkı  •   “Unutulma hakkı”nın tanımı yapılmalı,   bu hakkın“kişilik haklarının   ihlâli” ile karıştırılması,   medya ve ifade özgürlüğünü zedeleyecek biçimde  kullanılması önlenmelidir.    •   “Unutulma hakkı”nın kullanılabilmesinin kriterleri, Anayasa Mahkemesi (2016/29811)  ve Yargıtay HukukGenel Kurulu’nun (2015/1679) bu konudaki kararları  ile Avrupa Parlamentosu  Genel Veri   Koruma  Tüzüğü   (2016/679) gözönüne   alınarak  yasal hale getirilmelidir. Çalışma Yaşamı  Basın İş Kanunu  •   Gazetecilerin   büyük mücadeleleri   sonucunda kazandıkları Basın İş   Kanunu’ndaki  iş yaşamına ilişkin haklar, zaman içinde yargı kararları  ile geri   alınmıştır.   Gazetecilerle ilgili   yasal hakların  gasp  edilmesine karşı  mücadele   edilmelidir. •   Gazetecilerin   çalışma   koşulları güvence altına alınmalı, yıpranma hakları genişletilerek yeniden  düzenlenmeli, gazetecinin mesleki  sebeplerle  haklı  fesih  hakkı uygulanır hale getirilmeli   ve istifa  halinde   de kıdem tazminatı alınabilmelidir. •   Basın İş   Kanunu, genel iş   kanunu   ile birleştirilmemeli, gazeteciliğin   meslek   olarak özel   niteliği korunmalı   ve güncellenmelidir.  •   Basın iş   kolunda  işçi sağlığı,   iş  güvenliği ve meslek   hastalıkları  tanımı Basın İş Kanunu  kapsamında düzenlenmelidir. •   Aylık  ücretin   peşin ödenmesi,  ödenmeyen ücret, fazla  mesai ve tatilde çalışma ücretlerine  aylık/günlük faiz uygulanması;   askerlikte ücretin   yarısının  ödenmesi   yeniden uygulanabilir   hale   getirilmelidir.   •   İş   akdi   feshinde, kullanılmamış  yıllık  izin süresi için gazetecinin son ücreti üzerinden   iki  katı tutarında ödeme   yapılması müdahaleye izin verilmeyecek   şekilde   yeniden düzenlenmelidir. •   Haftalık  çalışma   süresi 40 saatle sınırlandırılmalı ve haftada  iki  gün   tatil   hakkı güvence altına alınmalıdır.  Çalışma Koşulları  •   Yargı kuruluşları  gazetecilerin   mesleki  haklarına dair   kanun maddelerinin   uygulanmasını “basın özgürlüğünün  sağlanması ve güçlendirilmesi”  ekseninde  değerlendirmelidir. Gazetecilerin   açtıkları  davalarda   gazeteciler aleyhine tutum geliştirerek gazeteciliği değersizleştirmemelidirler. •   Bireysel  sözleşme süreçlerinde “Çerçeve   Sözleşme”  benzeri   adlarla imzalatılan sözleşmelerde kanuna   aykırı ibare ve düzenlemelerin   yeralamayacağına dönük hüküm etkin  biçimde  işletilmelidir. •   Kadın gazeteci çalıştırılması teşvik edilmelidir. Kadın gazetecilerin   hamilelik ve doğum nedeniyle   işten  çıkarılmaları engellenmelidir.  Bu süreç yasal güvence altına alınmalı, yasada düzenlenmiş olan  doğum   sonrası   iki  ay  yarı ücretli izin hakkı tanınmalı ve iki yıllık  emzirme süresinceSGK  primlerini   kamu karşılamalıdır.  •   Uzman   gazetecilik  güçlendirilmeli,   kurumlarda uzman gazeteci istihdam edilmesi teşvik edilmelidir.  •   Foto  muhabirlerinin ekipmanlarının satın  alımında üç yılı kapsayacak şekilde   vergi muafiyeti sağlanmalı, bu konuda   yasal düzenleme oluşturulmalıdır.   •   Medya   kuruluşlarında  (özellikle genç ve stajyer)   gazeteciler üzerinde sosyal-psikolojik baskı kurulması,  editör-muhabir-yönetici ilişkisini  aşan  küçük düşürücü sözlü ve/veya  f iziki davranışlarda  bulunularak mobbing uygulanması,   toplumsal   cinsiyet   nedeniyle   kariyer bariyerleri   oluşturulması   engellenmelidir. •   Kamu hizmeti   yayıncılığı   yapılan   TRT   ve AA’da gazetecilerin   editoryal bağımsızlığının sağlanabilmesi için liyakat esasına   göre  istihdam ve çalışma   koşulları oluşturulmalıdır.  Kadroları TRT ve AA’da olmakla  birlikte Cumhurbaşkanlığı ve kamu kuruluşlarında  görev yapan gazeteciler bu kurumların  kadrolarına geçirilmelidir.        Serbest ve dijital gazetecilik  •   Dijitalleşmeyle birlikte gelişen   ve sosyal medya ortamlarında   yürütülen yeni gazetecilik  pratikleri genel çerçeveleriyle  tanımlanmalıdır.  Bu tanıma uygun olarak gazetecilik  mesleğini   icra edenler  de Basın İş   Kanunu  ve Basın Kanunu  kapsamına alınmalı, basın kartı  sahibi olmalarının yolu   açılmalıdır. •   Serbest  çalışan ve dijital mecralarda gazetecilik  yapanlarla  ilgili   ekonomik   ve mesleki düzenlemeler  getirilmeli,  gazetecilik  gelirleri vergi   dışı bırakılmalıdır.  •   Gazetecilik sendikaları, medya kuruluşları  ile görüşerek   serbest   gazetecilerin   ürünlerine ödenecek   ücretlerin   asgari tarifesini belirlemeli, bu tarifeyi her yıl  yenilemelidir. Kamu, anılan ücret tarifesinin   uygulanmasını takip etmelidir.  Sendika üyeliğini teşvik  •   Gazetecilik mesleğini   yürütebilmek   için sendika  üyeliğini teşvik edici  düzenlemeler yapılmalıdır. Sendikaların üye kabul kriterleri net,   uygulamaları   da kamusal  denetime açık   olmalıdır. Sendikalı gazeteci çalıştırmak  işverenler   içinde özendirici   hale   getirilmelidir.  •   Gazetecilik,  08 numaralı “Basın-Yayın ve Gazetecilik İşkolu”ndan ayrılarak kendi başına bir işkolu  olarak kabul edilmelidir.  •   Gazetecileri temsil eden sendikalar  ile öbür  meslek   örgütlerine, gazetecilerin özlük hakları ve mesleki  konularda   dava  açabilme yetkisi tanınmalıdır. •   Serbest  ve dijital mecralarda yayın yapan gazetecilerin   de sendikalı olabilmesi  için gerekli yasal düzenlemeler  yapılmalıdır.  •   Sendikal örgütlenmenin önündeki engel haline gelen işyeri/ işletme  tartışmasının ortadan kaldırılması için birden fazla  işyeri olan  şirketler  tek işletme   olarak kabul edilmeli  ve örgütlenme barajı yüzde 40 olarak uygulanmalıdır.  Basın kartları  •   Basın kartlarının   İletişim   Başkanlığı’ndaki  kurul  tarafından  verilmesi,   gazetecileri devlete, dolayısıyla  siyasi iktidarın  inisiyatifine bağımlı   hale   getirmektedir. Medya   ortamında  “çok hukuk az  devlet”   prensibi  esas  olmalıdır.  •   Gazetecilik mesleğinin bağımsızlığını  sağlamak üzere basın kartlarının   gazetecilik  meslek   örgütleri tarafından  verilebilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır.  •   İletişim   Başkanlığı   ve RTÜK’te çalışan memurlara basın kartı  dağıtılmasına  son verilmeli; TRT  ve AA’dada basın kartları “haber  hizmeti” veren basın çalışanları   ile sınırlandırılmalıdır. •   Gazeteci iken   kamuda  basın dışındaki göreve   geçenlerin  basın kartı  hakları o   süre boyunca askıya alınmalıdır. İletişim   Başkanlığı   gerekçesiz  olarak iptal  ettiği basın kartlarını hak sahiplerine iade  etmeli;   “son  kullanım tarihi” gelen basın kartlarını da belirtilen süre   sona  ermeden ve yeni   bir başvuruya  gerek kalmaksızın yenilemelidir.   •   Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm   kamu kuruluşlarının   etkinliklerini izleyebilmek için basın kartı  taşıyor olmak yeterli kabul edilmeli, özel   akreditasyon   uygulamaları ile yasaklarına son verilmelidir. •   Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’yi izleyecek gazetecilere beş yıl  basın kartı  taşımış olma yükümlülüğü   getirilmelidir.
Medya Dayanışma Grubu tarafından hazırlanan deklarasyon kamuoyuna açıklandı.

 

Basın meslek örgütlerinden tarihi adım: Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu

 

 

Medya Dayanışma Grubu tarafından hazırlanan deklarasyon kamuoyuna açıklandı. 

 

"Medya Dayanışma Grubu" adı altında bir araya gelen 12 basın meslek örgütü tarihi bir adım atarak "Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu" yayımladı. 

Deklarasyon, Ankara'da Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlenen bir etkinlikle kamuoyuna açıklandı. 

Medya Dayanışma Grubu'nda Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın İş, Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Parlamento Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Haber Kameramanları Derneği, Diploması Muhabirleri Derneği ve Ekonomi Muhabirleri Derneği yer alıyor. 

Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklerasyonu, düzenlenen çalıştaylarda ele dile getirilen sorunlar çerçevesinde meslek örgütü temsilcilerinin yanı sıra alanda iletişim fakültelerinden akademisyenler ve gazetecilerin yer aldığı bir grup tarafından hazırlandı. 

Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklerasyonu genel bir değerlendirmenin yapıldığı giriş bölümünün yanı sıra  "İfade ve medya özgürlüğü", "Dijital Haklar ve Özgürlükler" ve "Çalışma Yaşamı" ana başlıklarının yanı sıra gazetecilik mesleğinin içinde bulunduğu sorunlara çözümler öneren çok sayıda alt başlıktan oluşuyor. 

Talepler için bir yol haritası

Haklar ve Özgürlükler Deklerasyonu'nun giriş bölümünde şu tespit ve değerlendirmelere yer veriliyor:

"Biz gazeteciler için, 10 Ocak 1961, saygıyla, kıvanç ve de minnetle andığımız bir tarihtir. O gün bu ülkenin gazetecileri, yeni haklar içeren ve yasayı engellemeye çalışan dokuz gazete patronuna karşı direnişe geçmişlerdi. 

'Basın bir kamu hizmetidir' sloganıyla Babıali’yi ayaklandırdılar. Günlerce sürdürdüler mücadeleyi ve sonunda kazandılar. Çalışma koşullarını gazeteciliğe yaraşır hale getiren yasal düzenleme yürürlüğe girdi. 

Aradan 63 yıl geçti ve biz bugün artık o kazanımların çok gerisindeyiz. Örgüt bolluğu içinde örgütsüz durumdayız, gazetecilerin çoğunluğu sendikasız ve toplu sözleşmesiz. O mücadeleyle kazanılan özlük haklarımızın çoğu yıllar içinde işveren-yargı-siyasi iktidar işbirliğiyle geri alındı. Kalan haklarımız da Basın İş Kanunu ortadan kaldırılarak gasp edilmek isteniyor. Artık güvencesiz, savunmasız ve her an işten çıkarılma tehdidi altında bir mesleğin mensuplarıyız. 

Siyasi iktidar bir yandan da medyanın büyük bölümünü türlü yöntemlerle kontrolü altına alarak, bağımsız ve nesnel gazetecilik yapma koşullarını sınırlandırdı. Gazetecilere saldırılar, gözaltına almalar, hapse atmalar, erişim engellemeleri ve haber sitelerinin kapatılması olağanlaştırıldı. 

Üstüne bir de gazeteciliği suçmuş gibi gösteren yasal düzenlemeler yapılarak yeni bir medya düzeni yaratıldı. Ne yazık ki, otoriter rejimin oluşturduğu yeni medya düzeni gazeteciler tarafından da benimsendi, içselleştirildi. 

Dijital çağın getirdiği teknolojik dönüşüme tam da böyle bir ortamda yakalandık. Teknolojik dönüşüm, gazeteciliği ve haber üretim süreçlerini de dönüştürüyor. Mesleğimizin toplumsal anlamı ve önemine ilişkin zemin kayması yaşanıyor, mesleksizleşiyoruz. Basılı gazetelerin tirajları sürekli gerilerken dijital mecralarda ve sosyal medya platformlarında yeni gazetecilik formları oluşuyor; yeni etik sorunlar ortaya çıkıyor.

Böylesi koşullarda sessiz kalamazdık, edilgen olamazdık. Gazetecilik meslek örgütleri olarak inisiyatif almamız gerekiyordu. 12 gazetecilik meslek örgütü olarak bir araya geldik, güçlerimizi birleştirdik. 

İlk adım olarak koşullarımızı irdelemek, sorunları saptamak, hak ve özgürlüğümüz için mücadeleye girişmek ve dönüşüme öncülük etmek için yol haritası oluşturmamız gerekiyordu. 26-27 Nisan 2024’te 'Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar' başlıklı bir çalıştay ve konferans düzenledik. Burada dile getirilen görüşleri 'Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu'nda topladık. 19-20 Eylül 2024’te düzenlediğimiz ikinci çalıştay ve konferansta taslak metni tartıştık, olgunlaştırdık. Ardından metni son kez gazetecilik örgütleri ile meslektaşlarımızın değerlendirmelerine açtık ve metne nihai şeklini verdik. 

İktidarın gazeteciliği sınırlandıracak yeni yasal düzenlemeler hazırladığı zorlu bir döneme girerken hak ve özgürlük mücadelemizde rotamızı kaybetmemizi önleyecek, taleplerimizi belirginleştirecek bir yol haritamız var artık elimizde. 

Eleştirel ve bağımsız gazetecilik, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Talep ettiğimiz hak ve özgürlükler, topluma karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirebilmek içindir. Bizim özgürlüğümüz, vatandaşların bilgi edinme hakkını kullanabilmeleri ve doğru bilgilendirilmelerinin ön koşuludur. 

'Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu', çalışma haklarımızı ve medya özgürlüğünü yeniden kazanmak için tüm meslektaşlarımıza örgütlü mücadele çağrısıdır. "

Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklerasyonu'nda yer alan tespitler ve öneriler şöyle:

İfade ve Medya Özgürlüğü 

Basın Kanunu 

•   Basın Kanunu, dijital  habercilik  ile  serbest  gazeteciliği  de kapsayacak  biçimde ve gazetecilik  meslek   örgütleri ile işbirliği   yapılarak güncellenmelidir.

•   Avrupa   Medya   Özgürlüğü  Yasası   da dikkate   alınarak, medya özgürlüğü  ve gazetecinin güvenliğinin sağlanmasına  yönelik   yasal hükümler getirilmelidir.  Gazetecilerin editoryal bağımsızlığı güvence altına alınmalı, dijital ortamlardaki“korsan”saldırılara karşı  devlet tarafından  korunmaları sağlanmalıdır.

•   Gazetecilere yönelik   tehdit ve şiddet,  kamusal  görevin  engellenmesi  ve halkın haber alma  hakkının ihlalidir.  Gazeteciler, fiziki  ve dijital ortamlarda maruz kaldıkları her türlü  şiddete  karşı  korunmalıdır.  Güvenlik güçlerinin   gazetecileri engellemesi, çalışma   özgürlüğünü sınırlaması  ve şiddet   uygulamasına  karşı  yaptırım uygulanmalıdır. 

•   Basın Kanunu’ndaki  gazetecinin haber kaynağını   açıklamama hakkı ile ilgili   hükme, “konusu suç oluştursa dahi” ibaresi eklenerek   genişletilmeli   ve güncellenmelidir. 

•   “Düzeltme ve CevapHakkı”nın   kötüye kullanımı önlenmelidir.  “Düzeltme ve Cevap Hakkı”nın   kriterleri yeniden  düzenlenmeli, mahkemeye metni düzelterek  kabul etme yetkisi tanınmalı,   düzeltme haber ya  da yazıdaki  konularla sınırlı olmalıdır.

Medya kuruluşlarının şeffaflığı 

•   Medya   kuruluşlarının   sahiplik   yapıları,  kamudan aldıkları  sübvansiyonlar ve reklam gelirleri  de dahil  olmak üzere tüm   mali   ilişkileri   şeffaf hale   getirilmelidir.  Medya kuruluşu sahipliğine ilişkin yasal kriterler, açık  ve net şekilde   belirlenmelidir.

•   Medya   kuruluşlarının   sahiplik   yapısı künyelerinde   açıkça yer almalı, bu bilgilerin erişimi ve doğruluğu kamu tarafından  denetlenmelidir.  Düzenleyici kurumlar medya sahipliği veri  tabanları geliştirmelidir. 

•   Medya   sahipleri, kamu ihalelerine  girememelidir. 

•   Medya   kuruluşlarının   okur  ve izleyici ölçümleri şeffaf ve denetime   açık   olmalıdır. Kuruluşların pazardan aldıkları  paylar, tekelleşmenin  önlenmesi  ve çeşitliliğin sağlanması için bağımsız kurumlar tarafından  izlenmeli,   denetlenmeli,  veriler düzenli olarak kamuyla paylaşılmalıdır.

•   Ulusal medya sektörünün de aktörleri haline gelen küresel   platformlardan okuyucu ve izleyici verilerinin   nasıl  toplandığı, nasıl  işlendiği ve kullanıldığına   ilişkin kriterler  ile gelir  modelleri   ve seçim dönemlerinde siyasi reklamlara  dair   bilgiler   talep edilmelidir. Şeffaflık raporlarının düzenli   ve kapsamlı olarak yayınlanması   sağlanmalıdır. 

•   Devletin kamu hizmeti   yayıncılığına ayırdığı   kaynaklar ve kullanımı şeffaf olmalı, denetimlerin   sonuçları ile faaliyet   raporları kamuyla düzenli   olarak paylaşılmalıdır. 

Devletin medya karşısında şeffaflığı 

•   Dezenformasyonla   mücadelenin   en etkili  yolunun  devletin  medya karşısında   şeffaflığı olduğu   dikkate   alınmalıdır. Toplumun  yanlış bilgilendirilmesini önlemek ve bilgi  edinme hakkını   gözetmek   adına kamu kuruluşları  gazetecilerin   sorularına   ivedilikle yanıt  vermeli   ve doğru verilerle  onları bilgilendirmelidir.

•   Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm   kamu kuruluşlarının   bilgilendirme   toplantılarında akreditasyon   uygulamaları   kaldırılmalı, gazetecilerin   kamu adına özgürce  soru  sormaları güvence altına alınmalıdır.

•   Bilgi  Edinme  Yasası kapsamında gazetecilerin   bilgiye erişimi sağlanmalı, yasadaki muğlaklıklar giderilmeli, ivedilikle ve ayrıntılı   bilgi  vermeyen   kamu kuruluşları  denetlenmeli ve yaptırım uygulanmalıdır.   

•   Dijitalleşmeyle birlikte infodemiye maruz kalan tüm   vatandaşların   dezenformasyonu doğru bilgiden ayırt  edebilmesi ve seçici davranmasını   sağlamak üzere “Medya Okuryazarlığı” eğitimi   yaygınlaştırılmalıdır. 

Erişim engellemeleri ve yayın yasakları 

•   Hemen   her toplumsal   olayda yayın yasağı kararı verilmesi,   güçlülerin   çıkarlarına   aykırı haber ve yazılara,  erişim engellemesi getirilmesi  ile içeriğin   yayından kaldırılmasının sıradanlaştırılması, medya özgürlüğüne ve halkın bilgi  edinme hakkına  aykırıdır; kabul edilemez.   

•   Sadece  istisnai hallerde ve önceden ilanedilen kriterlere uygun şekilde alınabilecek sınırlı sayıda yayın yasağı kararı somut gerekçeye  dayanmalı, yasağın kapsamı ve süresi açıklanmalıdır.

•   İnternet  Ortamında Yapılan   Yayınların   Düzenlenmesi Kanunu  başta olmak üzere dijital ortamda özgürce  yayın yapılmasını engelleyen ve sınırlayan tüm   kanunlar gözden geçirilmelidir.  Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararlar,  yeni   yasal hazırlıklar ve uygulamalar sırasında dikkate   alınmalıdır.

•   Erişim engelleme  ve içerik kaldırmaya, Sulh  Ceza Hakimlikleri’ndeki tek hâkim karar vermemelidir.  Yargı süreci şeffaf olmalı, toplu erişim engelleme  kararı alınamamalıdır. 

•   Mahkemeler,   erişim engellemesi ve içerik kaldırma kararı almadan önce, muhatabı olan  gazeteci veya  medya kurumuna   savunma ve karşı  görüş içinen az  24 saat süre   tanımalıdır. 

•   Erişim engellemesi ve içerik kaldırma için medya kuruluşu ya  da gazetecinin bulunduğu kent  merkezinden   başvurma   koşulu olmalı; birden fazla  mahkemeye başvurarak istenilen yerden  engelleme/içerik kaldırma kararı aldırılması  önlenmelidir.

•   RTÜK’ün ancak  istisnai   hallerde verilebilecek yayın yasağı karar larını  radyo ve televizyonlara  iletirken, mahkeme   kararının metnini  de bildirmesi   zorunlu   olmalıdır.

•   Bilgi  Teknolojileri ve İletişim   Kurumu  Başkanı’na  yargısal  görev veren “katalog suçlarda res’en erişim engelleme  yetkisi”   yasadan çıkarılmalıdır. 

Medyanın özdenetimi 

•   Belirsizlikler içeren ve gazeteciliği suç haline getiren   “halkı yanıltıcı  bilgiyi alenen yayma”  başlıklı217/A maddesi Türk  Ceza Kanunu’ndan  çıkarılmalıdır.   

•   Gazetecilik üzerinde siyasi baskı ve hapis tehdidi   yaratan   düzenlemeler  yerine medyanın  özdenetim  mekanizmaları güçlendirilmeli,   mesleki  etik   ilkeve kurallarının öncelikle gazeteciler tarafından  belirlenmesi ve içselleştirilmesi sağlanmalıdır. 

•   Gazetecilik meslek   örgütleri de mesleki  etik   ilke ve uygulamaların titizlikle uygulanmasına yönelik   çaba  içerisinde   olmalıdır.

•   Serbest  ve dijital mecralarda yayın yapan gazetecilerin   de sendikalara ve meslek örgütlerine üye olmaları  içinç aba  harcanmalı ve temel gazetecilik  ilkelerinin   yeni   mecralarda da uygulanması için görüş alışverişi içinde olunmalıdır.

Terörle mücadele ve gazetecilik 

•   Gazetecilik savaşa,  her türlü  şiddete  ve teröre karşıdır.  Gazetecilik faaliyeti, bilerek ya  da bilmeyerek terör  örgütlerine ve teröre destek olarak görülemez, gazetecilik cezalandırma   konusu   yapılamaz.  

•   Terörle   mücadele   davalarında haber ürünleri  suç kanıtı kabul edilerek  gazeteciler ve gazetecilik  faaliyetleri  yargılanamaz.

•   Terörle   Mücadele   Kanunu’nun, gazeteciliği terör  faaliyetlerinin  uzantısı   olarak değerlendiren 6.  ve 7.  maddeleri  yeniden  düzenlenmelidir. Bu maddelerdeki  “terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin   hüviyetlerini açıklayanlar veya  yayınlayanlar” ifadesi somutlaştırılmalıdır.  Hüviyetin yayınlanmasının   “tehlike  yaratıp yaratmadığı”   ve sonuçları üzerinden   değerlendirilmelidir. 

Radyo Televizyon Üst Kurulu 

•   RTÜK, siyasi partilerin seçtiği isimlerden  oluşan siyasi bir kurul  olmaktan çıkarılmalıdır. İnternet  ortamındaki dijital yayınlar, RTÜK’ün görev alanında olmamalıdır.RTÜK, yargı işlevi gören ve cezalandıran bir kurul  olmak yerine koordinasyonu esas alan   bir uzmanlık kurulu haline getirilmelidir.   

Basın İlan Kurumu 

•   Basın Ahlak  Esasları  kaldırılmalı ve Basın İlanKurumu’nun (BİK)  etik   denetimde bulunması önlenmelidir.   BİK sadece   teknik nedenlerle ve sınırlı süreli yaptırım kararları verebilmeli; basılı ve dijital medyaya resmi ilan ve reklam verirken  şeffaf olmalıdır.

•   BİKde medya ile ilgili   tüm   kuruluşlar   gibi   “siyasi”  bir kurum olmaktan çıkarılmalıdır.  BİK yönetiminde gazeteci üyeler karar yeter sayısının üzerine çıkarılmalıdır.   

•   BİK’in temel işlevi denetleme yerine yönlendirme,   gelişmeyi   teşvik etme ve medyayı destekleme olmalıdır.

•   BİK,   yerel  gazete ve haber sitelerini birleştirme  baskısından vazgeçmeli; devletin yerel  medyayı desteklemesi   içino bjektif  ölçütlere bağlı yeni   yöntemler  geliştirilmelidir. 

•   Kamu  kurumlarının   ve bağlı kuruluşların reklamlarının   da Basın İlanKurumu  vasıtasıyla dağıtılması zorunlu   olmalıdır. 

Fotoğraf ve görüntü sınırlaması 

•   Cumhurbaşkanlığı,   kuruluşları, siyasi partiler   ve şirketler, kendi çalışanları   tarafından  çekilen fotoğraf  ve görüntüleri gazetecilik ürünüymüş  gibi   sunmamalıdır. Bu görselleri kullanan medya kuruluşları  edinilen  kaynağı  açıkça belirtmelidir.   

•   Foto  muhabirleri ile kameramanların  çalışmaları  sınırlan mamalı, tüm   etkinlik   ve toplantılarda serbestçe   görüntü  alabilmelerine imkan verilmelidir. 

Dijitalleşme ve Fikri Haklar 

Telif hakkı 

•   Fikir   ve Sanat Eserleri   Kanunu’nda düzenleme yapılarak gazetecilerin   ürettikleri   köşe yazısı, makale,  deneme, röportaj, söyleşi,   yazı   dizisi, araştırma,   analiz, özel  haber, karikatür, illüstrasyon, fotoğraf, animasyon, podcast, belgesel, video, görüntü  vb. özel   gazetecilik  içerikleri”   “fikir  ve sanat eseri” kapsamına  alınmalıdır. 

•   Gazetecilik ürünlerinin  alenileştikten   sonra sadece   kaynak   gösterilerek bütün halinde alıntılanması engellenmeli,  böylece  dijital  ortamda içerik hırsızlığının yaygınlaşması önlenmelidir.

•   Dijital ortamda alıntılanan  haber, fotoğraf  ve görüntü  gibi   tüm   gazetecilik  ürünlerinde kaynağın yanı sıra   üreten gazeteci/foto  muhabiri ya  da kameramanın  adı mutlaka yer almalı, telif   süreci de buna uygun düzenlenmelidir. 

Dijital telif yasası 

•   Gazetecilerin   ürettiği   haber, yazı   ve fotoğraf  içeriklerini  platformlarında   kullanarak dijital reklam pazarından büyük kârlar elde  eden Alphabet (Google), Amazon, Meta (Facebook), Apple ve Microsoft   gibi  büyük teknoloji şirketlerinden  dijital telif talep edilmelidir. Devletin bu şirketler  ile görüşmelerinde   gazetecilik  örgütleri de yer almalı ve sürecin   kamu yararı yönünde şekillenmesi sağlanmalıdır. 

•   Dijital telif   gelirinin  dağıtımı için farklı  ülkelerdeki örnekler de gözönünde bulundurularak Türkiye’nin özgün koşullarına  ve medya sektörü   ile gazeteciliğin   günlük gereksinimlerine uygun bir sistem kurulmalıdır. Reyting, tıklama   ve basın kartlı çalışan sayısı, dağıtımda  yegâne  belirleyici  kriter olarak görülmemelidir.   

•   Dijital Telif  Kanunu’nun sektördeki  mevcut   eşitsizlikleri artırmadan, farklı  ölçeklerde, kamu yararı odaklı evrensel etik   ilkeler çerçevesinde   üretim yapan haber merkezlerinin kaynak   sorununa çözüm olacak şekilde   tasarlanması elzemdir.

•   Dijital telif   gelirlerinden   patronlar,   şirketler  ve kurumların  yanı   sıra serbest   ve dijital mecralarda yayın yapanlar da dahil  olmak üzere tüm   gazeteciler yararlanmalıdır.   Gelirin gazetecilere aktarılacak  oranı ve dağıtımı konusunda ilgili   yasada   düzenleme olmalıdır.

Adil dijital ortam 

•   Gazeteciliğin,  dijitalleşmenin getirdiği yeni   olanaklardan   etkin  biçimde  yararlanması ve kamu yararı odaklı gazeteciliğin   güçlendirilebilmesi   için adil   bir dijital ortam oluşturulması   zorunludur. Gazeteciler, ulus üstü platformların   ekonomik   ve mesleki sınırlandırmaları   ve ölçütleri  gizlenen algoritmik   düzenlemelerine karşı  korunmalıdır. 

•   Avrupa   Konseyi  ve Avrupa   Parlamentosu’nun dijital haklar, veri   koruma  ve yapay zekâya ilişkin düzenlemeleri örnek alınarak  “algoritmik totaliterlik” karşıtı önlemler içeren yasal düzenlemeler  yapılmalıdır.

•   Dijital ve sosyal medya platformlarının, suç ve kişilik haklarına saldırı gibi durumların saptanması için kullandıkları yayın ilkelerini ve yaptırım yöntemlerini açıklamaları, itiraz  sürecinin hızlı   işlemesini   güvence altına almaları  sağlanmalıdır.

Yapay zekâ içerikleri

•   Yapay zekâ  (YZ)   tarafından  üretilen  içeriklerin   artması,  yeni   etik   sorunları da beraberinde getirmektedir. YZ uygulamalarıyla   ilgili   etik   ilkeler güncellenirken gazetecilik  mesleğinin güvenilirliğinin zarar  görmemesi içini fade özgürlüğü  ile okur  ve izleyicinin doğru bilgiye ulaşma   hakkı gözönünde bulundurulmalıdır.

•   Gazetecilik sürecinde   YZ tarafından  oluşturulan çeviriler, haber, fotoğraf,  görseller, videolar ve her türlü  içerik son olarak insan gözüyle  editoryal kontrolden geçirilmeli; yayımlanırken de “YZ   tarafından  üretildiği”  notu  konulmalıdır.   

•   Gazeteciler ve medya kuruluşları  YZ teknolojilerinin kullanımı konusunda yayın ilkeleri geliştirmeli, bu ilkelerini okur  ve izleyicileriyle paylaşmalıdır. 

•   YZ uygulamalarında kullanılan gazetecilik  içerikleri karşılığında haber kuruluşlarına telif ödenmesi   için anlaşmalar  imzalanması yönünde girişimde bulunularak gazetecilerin   hak kayıplarının önüne geçilmelidir.

Ulusal Dijital Hafıza Merkezi 

•   Fikir   ve sanat eserleri   ile gazete ve dergilerin   birer  nüshasının  Milli   Kütüphane’de saklanması gibi   dijital ortamdaki  tüm   gazetecilik  ürünleri  de gelecek  kuşaklara aktarılmak üzere “Ulusal   Dijital Hafıza Merkezi”nde   korunmalıdır.   

•   Medya   kuruluşlarına dijital arşivlerini en az  10 yıl  koruma  ve yayımlanan tüm linklerini bu merkeze iletme yükümlülüğü   getirilmeli,  kapanan gazete ve haber sitelerinin   yayın arşivlerini bu merkeze aktarmaları da zorunlu   olmalıdır.

•   Yasaklanan, kaldırılan ya  da erişimi engellenen -ancak  unutulma  hakkı ve etik açıdan sakıncalı olmayan- gazetecilik  ürünleri, sadece   araştırmacılar,  hukukçular ve gazetecilerin   yararlanmasına açık   olmak üzere oluşturulacak   “Kara Kutu” sisteminde arşivlenmelidir.Kişilik hakları ve unutulma hakkı 

•   “Unutulma hakkı”nın tanımı yapılmalı,   bu hakkın“kişilik haklarının   ihlâli” ile karıştırılması,   medya ve ifade özgürlüğünü zedeleyecek biçimde  kullanılması önlenmelidir.   

•   “Unutulma hakkı”nın kullanılabilmesinin kriterleri, Anayasa Mahkemesi (2016/29811)  ve Yargıtay HukukGenel Kurulu’nun (2015/1679) bu konudaki kararları  ile Avrupa Parlamentosu  Genel Veri   Koruma  Tüzüğü   (2016/679) gözönüne   alınarak  yasal hale getirilmelidir.

Çalışma Yaşamı 

Basın İş Kanunu 

•   Gazetecilerin   büyük mücadeleleri   sonucunda kazandıkları Basın İş   Kanunu’ndaki  iş yaşamına ilişkin haklar, zaman içinde yargı kararları  ile geri   alınmıştır.   Gazetecilerle ilgili   yasal hakların  gasp  edilmesine karşı  mücadele   edilmelidir.

•   Gazetecilerin   çalışma   koşulları güvence altına alınmalı, yıpranma hakları genişletilerek yeniden  düzenlenmeli, gazetecinin mesleki  sebeplerle  haklı  fesih  hakkı uygulanır hale getirilmeli   ve istifa  halinde   de kıdem tazminatı alınabilmelidir.

•   Basın İş   Kanunu, genel iş   kanunu   ile birleştirilmemeli, gazeteciliğin   meslek   olarak özel   niteliği korunmalı   ve güncellenmelidir. 

•   Basın iş   kolunda  işçi sağlığı,   iş  güvenliği ve meslek   hastalıkları  tanımı Basın İş Kanunu  kapsamında düzenlenmelidir.

•   Aylık  ücretin   peşin ödenmesi,  ödenmeyen ücret, fazla  mesai ve tatilde çalışma ücretlerine  aylık/günlük faiz uygulanması;   askerlikte ücretin   yarısının  ödenmesi   yeniden uygulanabilir   hale   getirilmelidir.  

•   İş   akdi   feshinde, kullanılmamış  yıllık  izin süresi için gazetecinin son ücreti üzerinden   iki  katı tutarında ödeme   yapılması müdahaleye izin verilmeyecek   şekilde   yeniden düzenlenmelidir.

•   Haftalık  çalışma   süresi 40 saatle sınırlandırılmalı ve haftada  iki  gün   tatil   hakkı güvence altına alınmalıdır. 

Çalışma Koşulları 

•   Yargı kuruluşları  gazetecilerin   mesleki  haklarına dair   kanun maddelerinin   uygulanmasını “basın özgürlüğünün  sağlanması ve güçlendirilmesi”  ekseninde  değerlendirmelidir. Gazetecilerin   açtıkları  davalarda   gazeteciler aleyhine tutum geliştirerek gazeteciliği değersizleştirmemelidirler.

•   Bireysel  sözleşme süreçlerinde “Çerçeve   Sözleşme”  benzeri   adlarla imzalatılan sözleşmelerde kanuna   aykırı ibare ve düzenlemelerin   yeralamayacağına dönük hüküm etkin  biçimde  işletilmelidir.

•   Kadın gazeteci çalıştırılması teşvik edilmelidir. Kadın gazetecilerin   hamilelik ve doğum nedeniyle   işten  çıkarılmaları engellenmelidir.  Bu süreç yasal güvence altına alınmalı, yasada düzenlenmiş olan  doğum   sonrası   iki  ay  yarı ücretli izin hakkı tanınmalı ve iki yıllık  emzirme süresinceSGK  primlerini   kamu karşılamalıdır. 

•   Uzman   gazetecilik  güçlendirilmeli,   kurumlarda uzman gazeteci istihdam edilmesi teşvik edilmelidir. 

•   Foto  muhabirlerinin ekipmanlarının satın  alımında üç yılı kapsayacak şekilde   vergi muafiyeti sağlanmalı, bu konuda   yasal düzenleme oluşturulmalıdır.  

•   Medya   kuruluşlarında  (özellikle genç ve stajyer)   gazeteciler üzerinde sosyal-psikolojik baskı kurulması,  editör-muhabir-yönetici ilişkisini  aşan  küçük düşürücü sözlü ve/veya  f iziki davranışlarda  bulunularak mobbing uygulanması,   toplumsal   cinsiyet   nedeniyle   kariyer bariyerleri   oluşturulması   engellenmelidir.

•   Kamu hizmeti   yayıncılığı   yapılan   TRT   ve AA’da gazetecilerin   editoryal bağımsızlığının sağlanabilmesi için liyakat esasına   göre  istihdam ve çalışma   koşulları oluşturulmalıdır.  Kadroları TRT ve AA’da olmakla  birlikte Cumhurbaşkanlığı ve kamu kuruluşlarında  görev yapan gazeteciler bu kurumların  kadrolarına geçirilmelidir. 

 

 

 

Serbest ve dijital gazetecilik 

•   Dijitalleşmeyle birlikte gelişen   ve sosyal medya ortamlarında   yürütülen yeni gazetecilik  pratikleri genel çerçeveleriyle  tanımlanmalıdır.  Bu tanıma uygun olarak gazetecilik  mesleğini   icra edenler  de Basın İş   Kanunu  ve Basın Kanunu  kapsamına alınmalı, basın kartı  sahibi olmalarının yolu   açılmalıdır.

•   Serbest  çalışan ve dijital mecralarda gazetecilik  yapanlarla  ilgili   ekonomik   ve mesleki düzenlemeler  getirilmeli,  gazetecilik  gelirleri vergi   dışı bırakılmalıdır. 

•   Gazetecilik sendikaları, medya kuruluşları  ile görüşerek   serbest   gazetecilerin   ürünlerine ödenecek   ücretlerin   asgari tarifesini belirlemeli, bu tarifeyi her yıl  yenilemelidir. Kamu, anılan ücret tarifesinin   uygulanmasını takip etmelidir. 

Sendika üyeliğini teşvik 

•   Gazetecilik mesleğini   yürütebilmek   için sendika  üyeliğini teşvik edici  düzenlemeler yapılmalıdır. Sendikaların üye kabul kriterleri net,   uygulamaları   da kamusal  denetime açık   olmalıdır. Sendikalı gazeteci çalıştırmak  işverenler   içinde özendirici   hale   getirilmelidir. 

•   Gazetecilik,  08 numaralı “Basın-Yayın ve Gazetecilik İşkolu”ndan ayrılarak kendi başına bir işkolu  olarak kabul edilmelidir. 

•   Gazetecileri temsil eden sendikalar  ile öbür  meslek   örgütlerine, gazetecilerin özlük hakları ve mesleki  konularda   dava  açabilme yetkisi tanınmalıdır.

•   Serbest  ve dijital mecralarda yayın yapan gazetecilerin   de sendikalı olabilmesi  için gerekli yasal düzenlemeler  yapılmalıdır. 

•   Sendikal örgütlenmenin önündeki engel haline gelen işyeri/ işletme  tartışmasının ortadan kaldırılması için birden fazla  işyeri olan  şirketler  tek işletme   olarak kabul edilmeli  ve örgütlenme barajı yüzde 40 olarak uygulanmalıdır. 

Basın kartları 

•   Basın kartlarının   İletişim   Başkanlığı’ndaki  kurul  tarafından  verilmesi,   gazetecileri devlete, dolayısıyla  siyasi iktidarın  inisiyatifine bağımlı   hale   getirmektedir. Medya   ortamında  “çok hukuk az  devlet”   prensibi  esas  olmalıdır. 

•   Gazetecilik mesleğinin bağımsızlığını  sağlamak üzere basın kartlarının   gazetecilik  meslek   örgütleri tarafından  verilebilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır. 

•   İletişim   Başkanlığı   ve RTÜK’te çalışan memurlara basın kartı  dağıtılmasına  son verilmeli; TRT  ve AA’dada basın kartları “haber  hizmeti” veren basın çalışanları   ile sınırlandırılmalıdır.

•   Gazeteci iken   kamuda  basın dışındaki göreve   geçenlerin  basın kartı  hakları o   süre boyunca askıya alınmalıdır. İletişim   Başkanlığı   gerekçesiz  olarak iptal  ettiği basın kartlarını hak sahiplerine iade  etmeli;   “son  kullanım tarihi” gelen basın kartlarını da belirtilen süre   sona  ermeden ve yeni   bir başvuruya  gerek kalmaksızın yenilemelidir.  

•   Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere tüm   kamu kuruluşlarının   etkinliklerini izleyebilmek için basın kartı  taşıyor olmak yeterli kabul edilmeli, özel   akreditasyon   uygulamaları ile yasaklarına son verilmelidir.

•   Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’yi izleyecek gazetecilere beş yıl  basın kartı  taşımış olma yükümlülüğü   getirilmelidir.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve duzcemeydan.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.