Petrol-iş Sendikası - İşçiler Bordro Mahkumu Olmaktadır
Petrol-iş Sendikası - İşçiler Bordro Mahkumu Olmaktadır
Düzce Anıtpark Meydanı'nda Petrol-İş Sendikası'nın düzenlediği basın açıklamasına bir çok sendika üyesi katıldı.
Petrol-İş Sendikası'nın yapmış olduğu basın açıklamasına çok yüksek bir katılım sağladı. Başkan Işık konuşmasında "ücretlilerden daha fazla gelir vergisi alınmaya başlandı. Bu sorun her yıl katmerlenmekte, işçiler birer bordro mahkûmu haline gelmektedir."ifadelerini kullandı.
Düzce Anıtpark Meydanı'nda Petrol-İş Sendikası'nın düzenlediği basın açıklamasına bir çok sendika üyesi katıldı. Geniş bir katılımla gerçekleştirilen basın açıklamasında sendika üyelerinin ellerindeki pankartlar dikkat çekti. Türk-İş Düzce il temsilcisi Petrol-İş Sendikası Düzce Şube Başkanı Ali Işık yaptığı konuşmada "Düzce’de işçisi, memuru, emeklisi ile tüm emekçiler bugün burada yan yanayız. Ülkemizi seviyor, işimize sahip çıkıyor ve alınterimizle kazanıyoruz. Her vatandaş gibi daha iyi bir gelecek ve insanca bir yaşam istiyoruz. Ancak sorunlarımız her geçen gün artıyor. Ekonomik sıkıntıların faturası, yine çalışanlara ve emeklilere yani tüm emekçilere çıkarılmaya çalışılıyor. Geçmişten bugüne haklarımıza göz dikildiğinde, işçi düşmanı bu politikaların ekonomiyi bir çıkmaza sürükleyeceğini hep söyledik. Sermaye yanlısı uygulamaların sorunlara çare olamayacağını vurguladık. Yıllardır işçiyi ve sendikaları dinlemeyenler, şimdi enkazı emekçilerin sırtına yüklemek istiyorlar. Fedakarlığı yine biz işçilerden bekliyorlar. Fakat artık bıçak kemiğe dayanmış, halkımızın sabrı kalmamıştır. Enflasyon rekor üzerine rekor kırıyor. Gerçeği yansıtmayan TÜİK fiyat istatistikleri bile, bu gerçeği gizleyemez oldu. Mızrak çuvala sığmıyor. Son dört yılda resmi rakamlarla dahi, fiyatlar 4 katına çıktı. Gıda fiyatları 5’e katladı. Durumun gerçekte daha vahim olduğunu ise hepimiz görüyoruz, yaşıyoruz. En temel ihtiyaç maddelerine zam üstüne zam geliyor. Dünyada gıda fiyatları düşerken, ülkemizde artmaya devam ediyor. Gıda dışında, giyim, ısınma ve barınma harcamalarına yetişmek artık mümkün değil. Ev satın almanın hayal olduğu ülkemizde, kirada oturmak dahi lüks hale geldi. Kiraların katlanarak yükseldiğine ve işçi ücretleriyle karşılanamaz seviyeye geldiğine şahit oluyoruz. Sosyal devlet ilkesi, temel hakların tüm vatandaşlara sağlanmasını ve herkesin insanca yaşayabileceği koşulların oluşturulmasını gerektirir. Gereği yapılmalı, ücret geliriyle yaşayan işçilerin alım gücünü arttıracak önlemler derhal devreye sokulmalıdır. Gıda gibi temel ihtiyaç maddelerinde fiyat kontrolleri getirilmeli, ısınma ve barınma gibi konularda ücretlileri destekleyecek düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak bunun tam tersi yapılmakta, vergi sisteminde yanlışlarda ısrar edilmekte ve yükselen vergi kesintileriyle kayıplarımız daha da artmaktadır. 2024 yılı için geçerli olacak gelir vergisi dilimleri, enflasyonun da altında bir oranda güncellendi. İlk vergi dilimi sınırı, brüt asgari ücretin 5 buçuk katına kadar geriledi. 2002 yılında bu sınır asgari ücretin 17 katıyken, yıllar içerisinde düşürüldü ve ücretlilerden daha fazla gelir vergisi alınmaya başlandı. Bu sorun her yıl katmerlenmekte, işçiler birer bordro mahkûmu haline gelmektedir. Vergide “az kazanandan az, çok kazanandan çok” ilkesiyle hareket edilmelidir. İşçinin üzerindeki vergi yükü alınmalı, fahiş kâr elde eden sermayedarlar daha fazla vergilendirilmelidir. Aynı dönemde, sermaye kesimine sayısız vergi affı çıkarılmakta, teşvik ve desteklerle işverenler adeta ihya edilmektedir. Bununla yetinmeyen işverenler daha fazla kazanmak için sendikal örgütlülüğü engellemeye çalışmaktadır. Şu anda özel sektör ve kamu işçisi yasal ve Anayasal hakkını kullanarak sendikalı olduğu için işten atılan işçiler direniyor. Bizler haklarımız için mücadele ederiz ama bu hakların asıl güvencesini devlet sağlamalıdır. Buradan tüm işverenleri sendikal hakları tanımaya davet ediyoruz. Sadece özel sektörde değil, kamu işyerlerinde çalışanların da alım gücü hızla düşüyor. Mayıs ayında iyi koşullarda imzalanan 2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolü, ekonomide yaşanan olumsuz gelişmeler sonrası yetersiz kalmaktadır. Ücret zamlarında, sözleşmelerin farklı yürürlük tarihlerinden kaynaklı mağduriyetler ek protokol ile giderilmiştir. Ancak kamu işçisinin kayıplarının telafi edilmesi için ek zam ile refah payı verilmelidir. Bu ülkenin gelişimine, kalkınmasına emek vermiş emeklilerimizin de sorunları var. Aylık bağlama oranının düşürülmesi nedeniyle, emekli maaşları da azaldı. Emekliler, açlık sınırı altında aylıklara mahkûm edildiler. Düşürülen aylık bağlama oranları yükseltilmeli, emeklilerimiz insanca yaşayabilecekleri koşullara kavuşturulmalıdır. Emekçilerin bunca ağır sorunu varken, kıdem tazminatımız üzerinden yine hesap yapılmaya başlandı. Geçtiğimiz aylarda Orta Vadeli Program’da dolaylı olarak yer alan kıdem tazminatı fonu, bizzat hükümet yetkilileri tarafından yeniden gündeme getirildi. İşverenlerin de katkı vereceği Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nde oluşacak fon ile kıdem tazminatı fonunun birleştirilmesi amaçlanıyor. İşverenlerin yarım asırlık rüyası olan kıdem tazminatı fonu, bu kez Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi paketi içinde sunulmaya çalışılıyor. Oysa kıdem tazminatında kaybımız zaten büyüktür. 2000’li yılların başında sigorta tavanı ile kıdem tazminatı tavanı aynı seviyedeydi. Bugün kıdem tazminatı tavanı SGK tavanının neredeyse beşte birine düştü. Artık kıdem tazminatı ile değil ev, araba almak dahi hayal oldu. Buradan bir kez daha vurguluyoruz. Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir, bu hakkımızda daha fazla kayba tahammülümüz yoktur. “Enflasyonla mücadele” adı altında yeni bir “kemer sıkma programı”nı asla kabul etmiyoruz. İşçinin kemerinde sıkacağı delik kalmadı. Yeni vergilerle işçinin üzerine basarak, esnekleşme ile sömürüyü arttırarak, kıdem tazminatı fonu ile patronlara yeni kaynak arayışına girerek, enflasyonla mücadele edemezsiniz. Enflasyonla mücadeleye, işçinin alım gücünü desteklenerek, vergide adalet sağlanarak ve sermaye gelirleri daha fazla vergilendirilerek başlanabilir. İşçinin ve halkımızın talebi bellidir. Ürettiğimiz değerden payımızı almak istiyoruz. Adil bölüşüm talep ediyoruz! Hayat pahalılığı karşısında daha fazla fedakârlık etmemiz mümkün değildir. Hakkımızı ve alınterimizin karşılığını istiyoruz. Hükümet ve işverenler sesimizi duymalı, emeğimizin karşılığı verilmeli, özel sektörde ve kamuda işçinin, emeğiyle geçinen halkımızın ve emeklilerin alım gücünü destekleyici politikalar izlenmelidir. Haklarımıza sonuna kadar sahip çıkacak, birlik ve beraberlik içinde sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu sese kulak verilmeli, işçinin, memurun ve emeklinin talepleri dikkate alınmalıdır." şeklinde konuştu.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.